4 Ağustos 2008 Pazartesi

one step at a time

arabalarım hakkında %100 saçma bir teorim var. şimdiye kadar kimseye anlatamadım çünkü hakikaten çok saçma. ama tuhaf bir şekilde işliyor.

şöyle ki; arabada bir sakatlık olduğu zaman servise götürüyorum ve tamir ediliyor. sonra sakatlıklar hızla ve artarak devam ediyor. her seferinde servise gidiyor araba, malum. çünkü orayı bir kez gördükten sonra duygusal bağ kuruyor ve sık sık aynı yere gidip bakım görmek için elinden geleni yapıyor. elinden gelenlerden biri de kaza. yaptım yani. dün akşam. benim salaklığım yüzünden ama bence araba da teşvik etti.

baştan başlayayım. yaz başında bu arabayla (hatırladığım) ilk kazamı yaptım. adamın biri arkadan çarpıverdi. tamir edildikten sonra debriyaj balatası öldü. hoppaaa, yine servise. çok kısa süre sonra soldaki ayna patladı. sadece ayna değişecek sanırken bir gününü serviste geçirdi. daha geçen hafta anlamadığım bir şeyler oldu ve gerekli tüm ikaz ışıklarını yakarak durmaya başladı. acilen tamire gitti. buraya kadar yaptığım tuhaf bir şey yok, genel bakımını da gerektikçe yaptırıyorum zaten. dün farklıydı, pek düzgün park etmemiştim. kapıyı çok az açıp çıkacak, bir dakika içinde işimi halledecek ve basıp gidecektim. ne var ki rüzgar kapının daha çok açılmasını istedi, güzelim kapı da yandan geçmekte olan kamyonun arkasına takıldı. doğal şartlar ve salaklığımın birleşmesi arabanın tekrar servise gitmesine neden oldu.

lastik yarıldığında aklıma bu gelmemişti mesela. servise gitmedi, sadece lastikler değişti. sonra da aylarca sakatlık çıkarmadı. evet, teorim saçma ama bir yaz içinde bu kadar hasar? bu da saçma.

çok tuhaftı ama. bir yandan tek isteğim kapıya bakarak avazım çıktığı kadar bağırmak ve küfür etmekti. diğer yandan sakin olmak için elimden geleni yapıyordum. ses, duruş falan; herhangi bir falso yok. her şey çok sakin... sakiiğğnnnn... nefes al, geçmiş olsun de, nefes al, kaza tutanağını doldur, kalbinin atışını düzenlemek için derince bir nefes al, ellerin titremeden yazmaya devam et, nefes al, acele etme, tekrar geçmiş olsun de, git buradan, hemen eve, nefes al ve panik yapmadan eve git, sakin ol.

kazaların böyle etkileri var, geriyorlar. idare ettim ama. sonra sabah panikle uyandım. şimdi ne olacak paniği. uyanışımdan işe ulaşana kadar "one step at a time" diye tekrarladım. bu ne özentilik?! neden ingilizce tekrarlıyorsun kadın?! işe yaradı ama. sakin, kendinden emin, her şeyin bir şekilde ve sırayla halledileceğini bilen biri oldum. yani ağız tadıyla panik yapmama bile izin vermiyorum. böylesi daha iyi. bana daha uygun.

bir de zaten... en kötü ne olabilir ki?

4 yorum:

  1. nolcak olm
    hersey sirasiyla hallolabilecegi gibi
    kicimizda da patlayabilir
    en kotu o

    ama panik iyidir
    adami guclu eder
    cok panik yapan pratik zekasi geliskin olur, o zaten hazirdir boyle problem cikar cikmaz
    "biliyodum, sittim anani simdi gel lan" diye ustune atlar olayin.
    yasi basi aldik, ben su yasimda panik bisi oldum, oyle duvara mottomu yaziyim asiyim, yok mantralarla beynimi senlendiriyim oyle sakinlesirim falan yok
    yerine gore panik iyidir evet ben bunu diyorum.
    sonucta biz senin rahat bi insan oldugunu biliyoruz, ama panik isteyen durumda panik yapip olayi cozmeye itiyosan kendini bunda ne zarar var canim
    panik olmasan kendini telkin edebilir miydin?
    hic...

    iyi dedim evet, aferin bana

    YanıtlaSil
  2. paradoksa giriyorsun beybi. problem çıkar çıkmaz olayın üstüne atlayan kişi panik yapmadan çözüm üretiyordur. panik dediğin şey donup kalmana neden olur. ama yine de aferin sana. pek güzel çalışıyor kafan evladım, otur, pekiyi.

    YanıtlaSil
  3. ne paradoksu evladim,
    panik adam herseyi kafasina takar
    ay oyle mi
    ay boyle mi der
    ay napcam der

    rahat adam sallamaz bunlari
    yea hallolur yea der
    panik adam dolayisiyla rahat adamdan daha hizli cozum uretir
    cunku cozum yollarini aramaya baslamistir
    paniktir o bi kere
    kafasinda hep ya soyle olursa ya boyle olursa diye olasiliklari hesapladigi gibi, o olasiliklarin olasi cozumlerini de olcer bicer

    en azindan panigin boylesi makuldur

    belki panik anlayisimiz degisik

    ama seviyorum seni tamam mi

    yasin da geldi, evlenelim iste naz etme

    YanıtlaSil
  4. evet evet, panik anlayışımız farklı. ben senin dediğin şeye paranoyak diyorum mesela.

    tüm sevgime rağmen teklifini reddetmek zorundayım artun. biliyorsun, sorun sende değil, bende. sen çok daha iyilerine ve daha az beyaz saçı olanlara layıksın.

    şimdi buğulu gözlerimle, uzaklara bakarak uzaklaşıyorum bu yorumdan...

    YanıtlaSil