24 Temmuz 2012 Salı

bir an


gün ortasında içmeye başlamak ve arkadaşlarla eğlenmeye devam etmek güzel bir şey.

gün ortasında, hatta ramazan başında içmeye başlamak ve olan biten her şeyi tek başına, biri hikaye anlatırmış gibi algılamak bambaşka. ne kadar ateist olursam olayım, ailem beni bir müslüman olarak yetiştirdi ve tüm mantıksızlığına rağmen iliklerime işlemiş bir şeyler var. suçluluk gibi. temel eğitim gibi. alkol kötüdür, herkes oruç tutarken daha kötüdür gibi.

az önce, ikinci biramın sonlarına gelirken tuvalete gittim ve gözüm bir an aynaya takıldı. suratımın halini görünce kaşlarımı kaldırıp “whoaaa” dedim. çünkü tuvalete doğru yürürken aklımdan geçen satırlar şöyleydi:

"inci mesanesinde ufak bir baskı hissetti ve zaten çok ilginç bir şey yapmadığı için kalkıp tuvalete gitmekte sakınca görmedi. birasına tekrar bakıp bu kadar sarhoş olmaması gerektiğini düşündü. sonuçta henüz iki bira bile içmemişti. ama üçüncü kez tuvalete gitmesi gerekiyordu. bilgisayarının başından kalktığında başı dönmeye başlamıştı bile. tuvalete on adım. teşekkürler vantilatör. aynaya bakmam şart değil. whoaaaa!"

bir yandan da ingilizce düşünüyorum. çok dilli yazmak, en azından sarhoşken yazanlar için iyi bir teknik olmalı. sarhoşken yazmak hoş bir şey değil. çünkü insan derin bir nefes alıp kafasını yana yatırarak “ne yapıyorum ben?” diye düşünürken, araya akşam yemeği için yapmayı planladığı alışveriş giriyor.

a. olsa "sıkıntı var" derdi. yazarak iletişim kurduğumuz zaman söylüyor bunu. konuşurken galiba ses tonumdan kurtarıyorum.

asıl sıkıntı midemdeydi. sanırım bir haftadır bakkaldan almak yerine sardığım sigaralardan çıktı. muhtemelen mide ve bağırsak kısımlarına yerleşmiş bir bakteri var ve boş anımı bulduğunda karın ağrısı olarak saldırıyor. bakterisel ağrıların birinci en iyi ilacı alkol, ikincisi kola. ilaç şirketleri kusura bakmasınlar, antibiyotikleri iki buzlu jack yanında ılık süt gibi kalır. ılık sütün bakteriler için nefis bir aile ortamı oluşturduğunu biliyor muydunuz? bilmiyorduysanız, faranjit gibi bir şey olduğunuzda asla ılık süt içmemenizi öneririm.

her neyse. evde kola yok ama bira var. ben de karın ağrımdan hoşnut değilim. bir tane içtiğimde (limonlu. normal biradan hiç hoşlanmam) karın ağrısı gayet geçti. ama diğer yanda 1500 derece sıcak var. güneşli ama esintili bir bahçede, karizmanın tavanını delmiş ama top peşinde koşturmaktan vazgeçmemiş bir doberman eşliğinde naneli limonata içme isteği var. bu sırada, evde sadece vantilatör çalışırken, etraftaki tek yeşil üzerimdeki elbiseyken ve perdeler dışarıdaki hafif esinti nedeniyle yalnız hafif hafif oynarken ve muhtemelen üçüncü kez good omens’a hayran kalırken, limonlu bira insanı oldukça hoş bir havaya sokuyor.

dolayısıyla bir tane daha açtım. akşam yemeği hazırlama planlarımı -şimdilik- çöpe attım. tuvalete giderken sarhoş olduğumu fark edip şaşırdım. yazmaya başladım.

ve sonra, ne yazık ki, ayıldım.

Hiç yorum yok: