26 Şubat 2012 Pazar

one more bear

yeni evde ayı beslemeye karar verdim. karşılıklı bira içiyoruz şimdi. belki bir ara arkadaş da yaparım ona. hatta iki tane yaparım, okey çeviririz.


7 Şubat 2012 Salı

beşiktaş

bu yazıyı yeni evimden yazmıyorum. ama orası yeni evim oldu. yarın sabah yatağımı getirecekler. birkaç gün içinde kapılarımı boyayacağım. daha sonra antre ve mutfağın yer döşemelerini değiştireceğim. bunları hep yerleştikten sonra yapmayı düşünüyordum, herhalde öyle de olacak, ama annemin fizik tedavisi bitene kadar orada yaşamaya başlamak için bir haftam daha var gibi.

bir sorunum var. dolayısıyla da bir sorum. "neden beşiktaş?"

babam "orası it kopuk yuvası" diyerek tavrını baştan belli etmişti zaten, beşiktaş seçimime hiç anlam veremedi. annem ortamdan da evden de ilk görüşte nefret etti. son olarak, kardeşim eşya taşımama yardım etmek için geldi ve babamla aynı kanıya vardı.

"taşın oradan sen. bir rezidansa geç. neden mecidiyeköy'de oturmuyorsun? aralarındaki mesafe beş dakika, o da her yere yakın, daha güvenli ve kiralar daha ucuz. beşiktaş it kopuk yuvası."

boku bile cilalayıp en gerekli malzeme gibi göstermeye alışık olan ben, beşiktaş'ı neden sevdiğimi anlatacak tanımları bulamıyorum. kimsenin kimseye yan gözle bakmadığı, alışveriş merkezleri tarafından ele geçirilmemiş, halkı yerleşik ve mütevazı olan bu mekanın neden mecidiyeköy'den çok farklı olduğunu, neden mecidiyeköy'den nefret ettiğimi açıklayamıyorum.

ben komşularıyla selamlaşmak dışında iletişim kuracak biri değilim. esnafla hiçbir zaman ahbap olmayacağım. aslında alışkanlıklarım şimdikinden farklı olmayacak, sadece toplantılara 10 dakikada gidebileceğim. ama şimdiki gibi güvenli yaşamayacağım. etrafta takımı yenilince araba tekmeleyen beşiktaş taraftarları olacak. gece taksim'de işe çıkan travestiler benim sokağımda makyajlarını silip yataklarına girecek. camları, kapıları şak diye açabilen hırsızlar geceleri cirit atacak. karşıma kavgacı sarhoşlar, bir sigara isteyen berduşlar, diz çatlatan yokuşlar çıkacak.

bütün ailem bana bunlardan bahsedip duruyor. ben üç yıla yakın süredir sık sık orada zaman geçirdim, gece yarısını çok geçe otoparklara yürüdüm, bunları gördüm. hiçbiri bana yan gözle bakmadı bile. kendimi hiç güvensiz hissetmedim.

ama benim nasıl hissettiğim değil, gördükleri tehditler onları endişelendiriyor. neden orada yaşamak istediğime anlam veremiyorlar. mecidiyeköy'le arasındaki farkı göremiyorlar. ben de tanımlayacak kelime bulamıyorum. "gerçekten kozmopolit, bir o kadar da umursamaz" desem yine anlam veremeyecekler.

bir insan beşiktaş'ı neden sever?