23 Ağustos 2008 Cumartesi

empati




sorununu anlatan kişiye söylenenlerden biri "anlıyorum"dur. bunu duymaktan çok sıkıldığım için 12-15 yaş arası anlatmayı kestim.

daha sonra, anlatmaya değer birini bulunca, karşıma "paylaşıyorum" kelimesi çıktı. başta iyi gelmişti. farklı bir kelime olduğundan herhalde. bu da pek uzun sürmedi.

anlamak ya da paylaşmak bir şeyi değiştirmiyor. ortada sıkıcı bir durum varsa ve bu ilgi çekmek için uydurulmamışsa, birinin ilgi göstermesi işe yaramıyor. soruna odaklanmış ve içine kapanmış bir insana ne verebilirsin ki?

kendisi istemediği sürece çözüm üretemezsin. bu onun zekasını ve yeteneğini küçümsemek olur. ola ki kendisi istedi; çözümü olduğu gibi veremezsin. çünkü bu da kendisine gereken dersi alamaması anlamına gelir. (şu kozasından çıkmaya çalışan kelebeğe yardım etme hikayesi gibi. kelebeğin kanatları gelişemez, uçamaz, ölür.)

hiçbir şey olmamış gibi davranamazsın. çünkü bir şey vardır. konuyu dağıtmaya çalışsan da tüm sessizliklerde, tüm gevezeliklerde, tüm bakışlarda ve hatta tüm nefeslerde bekler. ortaya çıkmak için can atar. yatağın altında bekleyen canavardır o. kendini olmadığına inandırmaya çalışırsın ama eğilip yatağın altına bakamazsın. ışıklar yanana kadar canavar diye bir şey vardır.

sorunu kabullendiğin halde "boş ver" diyemezsin. asla boş verilmez. hem salak; o kadar kolay olsa söylemene neden ihtiyaç duysun ki?

dikkat dağıtabilirsin. kısa bir süre sonra da ne biçim çuvalladığını fark edersin. sadece kaçmayı sağlamışsındır. oysa ışıklar yanmadan canavar hiçbir yere gitmez.

belki konuşmaya teşvik ederek biraz hafiflemesini sağlarsın. bu benim için geçerli değil mesela. bazılarının işine yarıyor olabilir, bilemem. ben hoşlanmıyorum konuşmaktan.

destek olmak diye bir şey var. onun da nasıl yapıldığını bilmiyorum. cidden. şimdiye kadar kucaklaşmanın falan da gerçekten bir işe yaradığını görmedim.

geriye ne kalıyor? gerçeklerle yüzleşmek sanırım. iki taraf için de geçerli bu.

bir taraf elinden bir şey gelmediğini kabulleniyor. sadece bir insan olduğunu kabulleniyor. konuşmanın işe yaramayacağını kabulleniyor. kimsenin hayatını daha katlanılır yapamayacağını kabulleniyor. anlamanın ya da paylaşmanın sonuçsuzluğunu kabulleniyor.

en azından benim yapabildiğim bu. farklı davranabildiğini söyleyenler var ama onlara güvenmiyorum.

diğer taraf da kendini hazır hissedene kadar bekliyor. yatağından yavaşça kalkıyor. ışığı açmaya gitmiyor. yatak örtüsünü aniden kaldırıyor. canavarla karşılaşıyor. orada olsa da olmasa da. mutlaka karşılaşıyor.

örtüyü kaldırırken orada olabilirim. işe yarayacaksa, olurum. yaramayacaksa da olurum. bir işaret yeterli.

ama diğer yandan, tam yatağın altına bakarken sinsice arkadan yaklaşıp "böh!" demek de çok komik olurdu. :)

Hiç yorum yok: