her gün bir yalan yazsam ne hoş olur diye düşündüm. büyük ihtimalle yapamam çünkü aslında yazmaya üşeniyorum. neyse. günün yalanı şöyle:
bugünü evde geçirmeye karar verdim. birkaç film izlerim, kitap okurum ve yataktan sadece kahve almak için çıkarım diye düşünüyordum. ama akşama doğru sıkıldım. hava sabahki kadar sıcak olmadığı için de yürüyüşe çıkmaya karar verdim. kulağımda müzik, bacaklarımda yumuşamış kaslar, aklımda yürüme düşüncesi. orrayt!
havaalanının karşısında bir yürüyüş yolu var. geçen yaz düzenli olarak yürür ve oraya giderdim. yine öyle yaptım. plan iki tur atmaktı. birinci turun sonlarına yaklaşmıştım. çok ağaçlık olan yerden geçiyordum. aynı hızla üç dakika yürüyerek büfeye ulaşabileceğim bir yer. ama büfeye kadar ağaçlar ve otlar dışında pek bir şey yok. oradan geçerken biri omzumu tuttu.
korkup sıçrayarak dönebilirdim. ya da korkmayabilirdim, dönüp her kimse ne istediğini sorardım. öyle yapmadım. dirseğimi kaldırarak hızla döndüm ve burnunu beynine gömdüm. dönüşü tamamlarken dizimi de kaldırdım ve beline geçirdim. suratı kan içindeydi ama tanıdığım biri olmadığını anladım. ne istediğini sormadım, özür dilemedim, yardım etmek için hiçbir şey yapmadım. hiçbir şey sormadım bile. yürüyüş yolundan hemen uzaklaşmak dışında bir düşüncem yoktu. koştum. büfede durup adama yardım etmelerini söyleyebilirdim. bunu da yapmadım. sadece eve döndüm. şimdi bir şeyler için "keşke" diyor olabilirdim. ne var ki, yaptığım her şey son derece normal geliyor.
umarım adamla tekrar karşılaşmayız.
1 yorum:
Thus invoked his voice thrice;
"May all these fear, paranoia and delusions burn away in the eternal flame of Divine Spark"
Yorum Gönder