15 Temmuz 2008 Salı

Wristcutters: A Love Story



Bu filmi çok önce yazmalıydım. Sanırım tekrar izlemem gerekiyormuş. İki yıl önceki festival biletleri satılmaya başladığında resmen saldırmıştım. Çok kısa bir sürede biletler tükendi. İzleyemeyenler vizyona girmesini bekledi. Bir türlü olmayınca indirmeye çalıştılar ama dünyanın hiçbir yerinde DVD’si de çıkmadığı için başaramadılar. Wristcutters Türkiye’de hiç vizyona girmedi ama bir süredir raflarda.

Ana karakterin intiharıyla başlayan bir film düşünün. Sevgilisi tarafından terk edilen genç adam evini temizler, çiçeklerini sular ve bileklerini keser. Sonraki sahnede çocuğun bir pizzacıda çalıştığını görürüz. Sürekli şikayet eden biriyle aynı evi paylaşmakta, işinden nefret etmekte ve çılgınca sıkılmaktadır. Gittiği yer cehennem ya da araf değil, intihar eden herkesin gittiği yerdir. Yaşadığı dünyanın daha kötü bir kopyası. Hangi Tanrı daha iyi bir cezalandırma yöntemi düşünebilir ki?

Esas oğlan Zia, sevgilisinin de intihar ettiğini öğrenince, onu bulmak için yola çıkar. Kendisine son derece eğlenceli bir arkadaşı eşlik etmektedir. Ayrıca oldukça hoş bir kız da kısa süre sonra onlara katılır. Gogol Bordello eşliğinde şeker gibi bir yol hikayesi başlar; başlıktan anlaşılacağı üzere, bir aşk hikayesine dönüşür.

Filmde çok komik ayrıntılarla birlikte Tom Waits’i de görüyoruz. Hayata ve sonrasına dair harika dersler alıyoruz. Örneğin, mucizelerin sadece önem vermediğimiz zaman gerçekleşeceğini; “birazdan geliyorum” diyen bir kızı bir daha göremeyeceğimizi ve önemli insanlar tanımanın hayati önem taşıdığını öğreniyoruz. Belki de bunları sadece ayrıntı olarak görüyoruz. Hiçbir şey öğrenmiyoruz ama bir buçuk saatimizi çok güzel geçiriyoruz.

Bir de, ne tuhaftır ki, Ekşi Sözlük’te kimse Wristcutters için kötü bir şey yazmamış.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Cocugun adi Ziya degil mi?

(ehehe)