Bir yandan da ıvır zıvır blogları okuyorum. Bazıları hakikaten gayet hoş yazılmış, okunası. Mesela az önce bir tanesi hislerime tercüman oldu. Al işte:
kötü bi draft yazdım çünkü. bilerek kötü yazdım çünkü müdürlük olarak drafta inanmıyoruz, kırmızı kaleme ve “bunu okuyucunun yorumuna bırakalım”lara inanıyoruz.
Son günlerde daha çok selamlaşma, daha çok havadan sudan konuşma ve daha çok “karşılaştıkça gülümseşme” durumu söz konusu. Bunu konu etmeye dilim varmıyor aslında. Ama bak işte, varıyormuş, söyledim bile. Ama asıl söylemek istediğim bu durumlardan memnun olmadığımdı. Asosyalim bu aralar içten içe. Gülümserken yine yüzüm çatlıyor. Ama nasıl sakin, nasıl sevimli... Sırf sigara içerken konuşmamak için çimenlere uzanıp gözlerimi kapatıyorum. Oysa o çimenler bokumu yesin benim, sevmiyorum üç metrekarelik kurumaya yüz tutmuş çimen müsveddelerini. Millet “buna da şükür” der, o çimenlerde piknik yapar. Ben demiyorum öyle. Ofis koltuğunu tünek olarak kullanıyorum, ayakkabılarımla basıyorum üstüne üstüne. Hem de tuvalete girdim ben o ayakkabılarla, n’aabeeer...
Ben galiba bu güzel havalarda mahvoluyorum. Fayda’dan ayrılma düşünceleri de böyle havalarda oluşmuştu. Beni gidi güzel hava quitter’ı.
Dün şaka gibi bir blog gönderdi sevgili. Aşkla ve geri zekalılıkla yoğrulmuş iki gencin TDK ajanlarını intihara sürükleyecek öyküsü. O kadar romantik komedi tadında ve tahmin edilebilir ilerliyor ki hikaye, bir çift ne kadar salak olursa olsun bu şekilde yaşayamaz, yaşasa da bunları yazamaz diye düşünerek fake olduğuna karar verdim. (Ara bölge: İnsanların “bacım” diye hitap etmesinden hep beraber tiksinebilir miyiz lütfen? Bu görüşümü paylaşmanız ve hayatınızdan bacım kelimesini çıkarmanız benim için önemli sayın okur. Evet, haklısınız, bildiğiniz şımarıklık bu. Ama dünyayı bir nebze güzelleştirecek bu durum, ciddiyim.) Bunun bir nedeni de yazarlardan birinin (her ne kadar bir kişinin yazdığını düşünsem de) diğerinden bahsederken aşırı miktarda ve ardı ardına (Keşke bunu da “ardarda” diye kabul etsek. TDK sesimi duy!) “böcüşüm, hayatımın anlamı, ilk ve son aşkım, minnoşum” ve benzeri tanımlamalar kullanmasıydı. Sadece ben böyle dangalak tanımlamalardan hoşlanmıyorum diye değil, ciddi bir insan yazmaz öyle diye düşünüyorum. Doğuştan yavşak olsa bile yazmaz. Bir de zaten nasıl bir insan sevgilisine böcek der ki? Ne kadar şirinleştirmeye çalışsan da böcek işte. Tamam, fazla takıldım buna, kesiyorum.
Ben çok sıkıldım buradaki insanlardan. İlk zamanlarda hoş, daha sonra da en azından kabul edilebilir gelen huyları batıyor. İster istemez iletişimi minimuma indirdim. Özellikle iletişim kurmak istedikleri zaman son derece makul, kalan zamanlarda sessiz, sakin. Ortamdan da sıkıldım zaten. Çıksam şimdi. Geri dönmesem belki. Sevgili kokusu istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder