2 Kasım 2009 Pazartesi

yarım saat

haftaya pek iyi başladığımı söyleyemem. biraz iş kaynaklı, biraz başka şeyler. ama bir tanesi var ki...

trafiğe girmediği için eve dönüşlerimde metrobüs kullanıyorum sık sık. zincirlikuyu'dan biniyorum, yani ilk duraktan. yani metrobüslerin 30 saniyede bir bomboş gelip dolduğu durak. bu akşam da o durakta en az yarım saatimi geçirdim. bu süre boyunca içimden şöyle dedim:

ben hayvan değilim.
orman kanunlarının işlediği yerde bile insanlığımı koruyabilirim.
eve gitmek için kendime saygımı kaybedecek değilim.
ben onlardan biri değilim, olmayacağım.
bu hayvanlarla aynı araca binmem.
bunların neden dövülüp aşağılandıklarını anlayabiliyorum. başka bir dilden anlamıyorlar. dayaktan bile anlamaz bunlar.

biraz duraktan bahsedeyim. on sıra insanın sığabileceği kadar büyük bir peron var. peronun, yani kaldırımın önüne sarı çizgi çekmişler. araçların duracakları noktaları belirlemek için dubalarla işaret koymuşlar. onun önünde de araçların geçtiği iki şeritli yol bulunuyor. normal değil mi?

insanlar işaretli yerde beklemek yerine dubaları kaldırıp çimenlere attıkları için işaretçileri 1-2 hafta önce yere yapıştırdılar. şu anda dubalar itiliyor, tekmeleniyor ve sökülmeye çalışılıyorlar. ama bunun bir önemi yok. çünkü peron dediğim geniş kaldırımda bekleyen bir veya iki sıra insan var. kalan beş sıra hayvan araçlara ait olan bir şeritlik alanı işgal ediyorlar. bu yüzden işaretler veya çizgiler zaten görünmüyorlar. metrobüs sürücüleri olası en uç noktada, yani çimenlerin peronla birleştiği yerde duruyorlar. hayvan sürüsü itişip kakışarak hareket ediyor ve aracı dolduruyorlar.

bu ilk durak. sonrası zaten balık istifi, yorum yapmaya gerek yok. inenleri beklemeden binmeye çalışanlar falan... alıştığımız görüntüler. yine de ağzına kadar dolu bir araca sığmaya çalıştıkları için fazla kızamıyorum.

ama ilk duraktaki hayvanlar... bunlar var ya, sopayla kovalarsan korkup kaldırıma çıkarlar. bu sadece bir dakika sürer. arkanı döner dönmez veya diğer taraftakileri dövmeye gider gitmez yine yola inerler. oysa yapmaları gereken tek şey sıraya girmek, sırayı bozmadan araca binmek ve oturmak.

hümanizmle, eşitlikle falan alakam yok; bunun gayet bilincindeyim. istanbul'u bu hayvanlardan temizleyecek diktatör olmak istiyorum. aslı bu konuda hep haklıydı zaten. insan dostları örgütü'nü kurup kendisini başkan yapmak lazım.

Hiç yorum yok: