25 Mart 2010 Perşembe

Korkarım ki...

Ben nazara inanmam. Şu anda içinde bulunduğum durumun nedeni, bağışıklık sistemimden duyduğum gururla "ben hasta olmam ki" demem değil elbette. Olsa olsa baharın bu kez gerçekten geldiğine inanıp biraz ince giyinmiş, aniden sırtıma vuran soğuktan alınmışımdır.

Ya da... ya da en büyük korkularımdan biri gerçekleşmektedir ve bu genç yaşımda Müzeyyen Senar'a dönüşüyorumdur!

Birkaç saat önce, ufak farklar dışında normal hastalık belirtileriyle başladı her şey. Belime bir ağrı girdi. Dik otursam geçmez, eğilip bükülsem gitmez... öyle pis bir ağrı. Sonra omuzlarıma ve başıma yayıldı. Başımın ağrısı mide bulantısını tetikledi. Ne olduğunu bile anlamadan saç diplerime kadar sızlamaya başlamıştım.

Banyo kisvesi altında bir sıcak su terapisi denedim. Bu süre zarfında tüylerimin mütemadiyen diken diken olması yeteri kadar kötüyken, bir de aklımda sadece nakaratını bildiğim bir Türk Sanat Müziği parçası çalmaya başlamıştı. Söyleyen kişi sözleri sürekli değiştiriyor ancak son dizede mutlaka baharı saçlarından yakaladığını yad ediyordu. O zaman anladım...

Baş ağrısı, mide bulantısı ve diken dikenlik zehirleyecek derecede aşırı alkolün ertesi gün vücudumda bıraktığı izlere tıpatıp uyuyordu. Eklem ağrıları yaşlılıktan başka bir anlama gelemezdi. Aylardır alkolün kokusunu bile almamış, henüz 30'una ancak merdiven dayamış bu bünye "hani o kaşlarına saç yaptığım çiçekler" diye şarkı söylüyorsa değişim çok yakın olmalıydı.

Yarın sabah tedirgin düşlerden uyandığımda kendimi devcileyin bir Müzeyyen Senar'a dönüşmüş bulursam, üstüme elma falan atmayın! Hayvanlığın alemi yok!

Hiç yorum yok: