feysbuka yazdım ama sizinle de paylaşmadan edemedim sevgili blog okurları. bu reçetemizin özellikle reklamcı adayları için yararlı olacağını düşünüyorum, bu kıyağımı unutmasınlar. şimdi efendim, tanıyan tanır, bülent fidan feysbuk grubu üzerinde bir öğrencinin sorusuna cevap vermiş, bu cevabı da bütün gruba göndermiş. alaylı olmak, okullu olmak falan, bunun üzerine bir şey. gelin görün ki son paragraflarda geçen iki cümle sinirimi bozdu. ben sinirim bozulunca çok haşin, bir o kadar da aktivist olurum, bilmezsiniz siz. otur ben bir yaz, bir yaz... şunu yazdım işte:
Merhaba Bülent Bey,
Yazınızla ilgili katılmadığım iki nokta var. Bunlar şikayet etmek yerine, en azından kendi özelimde, kabul etmediğim iki nokta. Eğer sektörde bulunmanın zorunluluğu olarak görülüyorlarsa da değiştirilmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Birincisi, "çalışma saatimiz yoktur" önermeniz. Bu size de çok üçüncü dünya ülkesi tavrı gibi gelmiyor mu? Reklamcının kafasında, hatta bunu genelleyelim, üretmeyi seven kişilerde sürekli bir üretim durumu vardır, doğru. Bazıları için bu zevktir, satışa dönüşmesi gerekmez. Tabiri caizse "eşek gibi çalışmak" ise reklamcılık falan değildir. Bu işi para kazanmak için yapanların o parayı harcayacak zamana ve enerjiye ihtiyaçları var. Zevk için yapanların ise, işi zorunluluk yerine keyif veren bir aktivite olarak görme hakları. Dolayısıyla ne patron ne de müşteri "çalışacaksın çünkü reklamcılıkta çalışma saati yoktur" şeklinde bir kölecilik uygulaması yapamaz.
İkincisi ise "müşteri yapılan işi onaylamadığında yenisini yapmak zorundasınız, doğrusu budur, bunu satın alsın diyemezsiniz."
Bülent Bey, müşteri bazıları için velinimettir belki ama yapılması gerekeni bilmediği için reklamcıya başvurur. Onun parası ve ürünü vardır, ürünün satılması için gereken yollardan biri olan reklamı kendi kaynaklarıyla yapamıyordur, bu nedenle profesyonellere başvurmaktadır. Eğer bunu yapıyorsa söz dinlemelidir. Elbette reklamcı da meslek ahlakına sahip olmalı, hiçbir işe yaramayan "çok yaratıcı saçmalıklar" yerine düzgün bir strateji ve sattıran bir iş sunmalıdır. Eğer müşteri yetki verdiği kişilerin sözüne kulak asmayacak kadar bilinçsizse ve bu bilinci kazanmamakta ısrarcıysa; reklamcı yine doğru olanı yapmalı ve onunla yollarını ayırmalıdır. Sonucu para kaybetmek olsa bile. İşine ve kendine saygı duymak bunu gerektirir.
Hem bu işi sadece para kazanmak için yapan biri, kasap açıp pek fazla değer gözetmeden, müşteri seçmeden, sadece isteneni vererek yine para kazanabilir.
Bunlar sektörün, hatta hayatın gerçekleri diye düşünüyor olabilirsiniz. Bunu kabul etmiyorum. Reklamcı adaylarına "bu sektöre girecekseniz köle olacaksınız" demenizi de doğru bulmuyorum.
Lütfen bana ülke şartları veya sektör gerçekleri gibi şeyler söylemeyin. Kabullenilmiş çaresizliği reddediyorum.
sonra bülent bey "ben de böyle düşünüyorum, yanlış anlaşılabilecek şeyler yazmamaya dikkat edeceğim" içerikli bir cevap yazmış, cümlelerinin açıklamasını da yapmış ama konumuz bu değil. konumuz benim yazdığım şeyi sevmiş olmam. reklamcı adayları da sevsin bunu, insan olsunlar. evet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder