21 Temmuz 2010 Çarşamba

elim oynaşta

ajansta sıkılmak için hiç nedenim yok. boya kalemlerimi getirdim, oyun hamuru aldım, bir kısım oyuncağım da hala masamda ikamet ediyor. yeni oyuncaklarım oldu ama masa biraz kalabalık olduğundan kelli eve götürdüm. tanıştırayım.





boyaları gaz odasının duvarlarında kullandım. ilk olarak sarı nah yaptım (kanatları neslin çizdi) (hatta diyor ki; tünel'e sarı yumruk çizen adam gece kapıyı açık bulup ajansa girmiş, nah yapıp kaçmış) daha sonra diğerleri geldi. şimdi duvarlar diğer ajans sakinlerinin de resimleri ve yazılarıyla pek şenlikli. hatta, ayıptır söylemesi, "inci siker" de yazıyor duvarda. ben görünce utandım.







oyun hamuruyla da (elbette!) harikalar yaratıyorum ama sadece bir fotoğraf var. (bu arada ayfon şaane fotoğraf çekiyormuş ha!)


cumartesi yürüyüşe gittim. aslında ben yürüyüşlere inanmam. sivil toplum örgütlerine de pek güvenmem, yaptırım gücü yok denecek kadar az. yürüyüşler, basın açıklamaları, itirazlar, imza toplamalar genellikle bir baskı yaratmıyor bana kalırsa. ama katıldım, çünkü sadece ağzı laf yapan ama elini hiçbir taşın altına sokmayan biri olmak istemedim. çok kişi olduğumuzu göstereceksek +1 olarak o çoğunluğa katkıda bulunmam gerekiyordu. dolayısıyla oradaydım. oradaydık.

meydanda beklerken bir teyze "ne istiyorsunuz türkiye'den?!" diye çıkıştı. açıklama yaptım, dinlemedi, biraz daha vik vik edip gitti. çünkü meydanın diğer yanında da yürüyüşlerine başlamayı bekleyen islamcı kürtler vardı. her gün en az bir yürüyüşün düzenlendiği istiklal caddesi'nde yapılacak herhangi bir eylemin sonuca ulaşmasını olası bulmuyorum.

ertesi gün sun.day.sky'daydım. şöyle bir şeydi:


çocuklar, köpekler ve çimenler de vardı. oli bastiani de oradaydı. gözüme birkaç tişört kestirdim.





ve nah yapan bir güzel de buldum. eline yakışıyor.


bir saat falan oturduk. ilk dakikalarında sıkılmaya başladık. sonra sıkıntı büyüdü. apartman çocuğu olan ben, çimen görünce hemen yayıldım ama kısa süre sonra kaşınmaya başladım. mekandan ayrılmadan santral'e de baktık. seviyorum orayı. hatta düşünüyorum da yaşardım ben o binada. orası benim evim olsunmuş meğersem.






elbette türk'ün teknolojiyle imtihanını yaşadık.




şimdi sanırım biraz elim işte gibi görünmeliyim.

Hiç yorum yok: