21 Eylül 2011 Çarşamba

sürme

insanın dikkatini toplayamadığı için sıkılması tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. bugün öyle bir haldeydim, az önce aklımı başıma getirdim. şu yazı bittikten sonra gönül rahatlığıyla kitabıma dönüp insan gibi okuyabileceğim.

ama az önce gözümü çıkarıyordum.

kitaba konsantre olamadım bir türlü. yakın zamanda american gods'ı tekrar okudum ve yine büyük keyif aldım. ardından bir de bilimkurgu çakayım dedim, do androids dream of electric sheep'e yeniden başladım. halihazırda bildiğim bir şeyler okursam daha kolay ilerleyeceğimi düşünüyordum, çünkü yeni kitaplar nedense uykumu getiriyor bu aralar.

her neyse. kafamı yine toparlayamıyordum. ben okumaya devam ederken 2-3 yeni hikaye parçacığı aklımın bir yerinden giriyor, ilgi bekliyor ama kısa sürede yerini başka şeylere bırakıyordu. bunlardan biri de siyah ojeydi. (nedense?) yıllardır oje falan sürmüyorum. eskiden siyah ojelerim vardı ama ya kullanılmamaktan bozuldular ya da birilerine verdim. yine de belki bir tane kalmıştır diyerek -yine yıllardır kullanılmayan ve muhtemelen artık miadını doldurmuş ve kanserojenleşme ihtimali yüksek ve atılması gereken- makyaj malzemelerimin durduğu kutuya yöneldim. oje falan yoktu tabii, son temizlikte gitmişti hepsi. onun yerine, aslı'nın birkaç yıl önce verdiği ve hiç kullanamadığım sürmeler vardı. onları görünce şeytan dürttü.

kaptım birini, ayna karşısına geçtim. şahsen, sürmenin nasıl kullanıldığını sadece teorik olarak biliyorum. işin kötüsü, teorik bilgim bile yarım yamalak. toz halindeki malzemenin sulandırılması falan gerekir mi, göz kalemi gibi içe mi sürülür yoksa sadece göz kapağının üstüne, kirpiklerin olduğu yere mi çekilir, hiçbir fikrim yok. ben bunu sulandırmadan, göz kalemi gibi kullanayım dedim. yapılacak işlem basit gibi. çubuğu şişeye daldırıyorsun, normalde göz kalemiyle boyanan yere yerleştiriyorsun ve çekiyorsun. ama kazın ayağı öyle değilmiş tabii.

çubuğu şişeye sokmaya çalışırken tozları etrafa dağıtarak başladım işe ama bu akıllanmama yetmedi. yeteri kadar toza bulandıktan sonra çubuğu iki göz kapağımın arasına sokup çektim, ne var ki düz bir hat oluşturmak yerine tüm tozlar başlangıç noktasında birikti ve siyah çizgi olması gereken bölümler yine bembeyaz kaldı. siyah ve çirkin bir başlangıç noktasını izleyen beyaz alt göz kapağı çizgisi... rezalet! ama yılmadım. çubuğun ucuyla onu yaymayı başardım. bok gibi görünmesini engelleyemesem de yeteri kadar yayıldı. aynı yöntemi diğer gözümde denerken deeee...

göze bir şey sürmeye çalışırken malzeme dağılırsa, yanlış durumlarla karşılaşırsanız ani hareketler yapmayın. ufak bir kayma kullanmaya çalıştığınız aletin gözünüze girmesine neden olabilir. bende oldu.

kısa süreli olsa da acıdı ve daha da kötüsü, orta boylu bir panik yarattı. çünkü neden? çünkü ben gözüme bir şey girmesinden çok korkarım. hatırlarım, kuzenimin düğününe insan gibi gitmem için bir makyöz gözüme bir şey sürmeye çalışmıştı da kuaförden koşarak kaçayazmıştım. yani kaçmamıştım tabii ama kadını da gözlerime yaklaştırmamıştım, kendi zamazingolarımı usturuplu ellerimle kendim sürmüştüm.

velhasıl kelam, daha fazla samara gibi görünmemek için yüzümü güzzeeelce yıkadım ama bu anımı da anlatmadan geçemedim. siz siz olun, sıkıldığınız zaman tehlikesinden haberdar olduğunuz konulara el atmayın. çıkın bir tur atın, komikli video falan izleyin.

2 yorum:

Aslı Soylu dedi ki...

ah yavrım, kıyamam ben o güzel gözlerine. bak bi de kötü hisdsettim şimdi. bu işte parmağım var gibi hissettim. hatta gözünde parmağım var gibi hissettim :) geçmiş olsun, ehe :))

İnci Vardar dedi ki...

bir ara nasıl sürüleceğini göstersen bana becerebilirim bence. yeteneksizlik bile bir yere kadar sonuçta, göz kalemi sürmeyi öğrendim.

ya da boşver, göz kalemi dururken (hatta evden çıkmadığım için onu bile kullanmazken) sürme benim neyime? :)

ürkünç tabirin ise gözümden kaçmış değil, korkudan bilinçaltıma saklandı. :))