13 Ekim 2012 Cumartesi

sesler, yüzler

acilen kat etmem gereken kısa bir mesafe için taksiye bindim. yolcuğumuz 5 dakika kadar sürdü. taksici amca oldukça paylaşımcıydı.

nereli olduğumu sordu. kendisi "güller şehri ısparta'dan" geliyormuş. bilir miydim ısparta'nın gülleriyle ünlü olduğunu? evet, biliyordum.

sonra müzik başladı. radyo değil, cd'ymiş. sanatçımız sibel can. bilir miydim sibel can'ı? evet. sever miydim? hayır.

peki orhan gencebay?
yok. çocukluğumdan bilirim ama dinlemem.
ceylan?
ı-ıh. aslına bakarsanız ben metal dinliyorum.
kısa bir duraklama... ferdi tayfur?
hayır.

ama taksiciye göre ferdi tayfur dinlemeliydim yine de. şarkıyı değiştirdi, sesini iyice açtı. şu anda sözlerini hatırlamıyorum. genizden gelen hafif bayık ses hala aklımda. sanırım hayatı boyunca çektiği acıları sembolize ediyor. aşk acısı, fakirlik, kadere isyan... hepsi zor bunların.

rahatsız edici sesler aklıma sürekli karşı apartmanda oturan bir çift komşuyu getiriyor. onların sesini her duyduğumda merakla cama çıksam da henüz nasıl bir yüze ve gırtlak yapısına sahip olduklarını görebilmiş değilim. anne ve ergen çocuğu olabilir bunlar. anne karakteri sinirlenip bağırmaya başladığında gırtlağı parçalanacak gibi hissediyorum. nasıl çatallı, nasıl bet bir ses... black metal vokalistleri yanında halt etmiş. oğlu ise o ses ve tonlamayla tam bir çirkef gay. henüz bir erkekle beraber olmamışsa bile ilk adımı sesiyle atmış, belki öfkesi bundan. gırtlağın arka tarafından, buruna yakın bir yerlerden çıkan yağ gibi kaygan bir ses bu. vurgular hep kelimenin sonunda, sürekli bir şikayet havasında. çok bağırdığı zaman detone oluyor, cümle sonlarında (yaağĞIIIII!) çatallanan bir sopranoyla karşılaşıyoruz. iki ses de o kadar kötü ki, kadın gözlerimin önüne paçavralar giymiş, saçları doğal rastalı bir kağıtçıyı getiriyor. erkeğin ise saçları açık kumral ve dalgalı, yanakları göbeği kadar etli. gözlerinde fatih ürek baygınlığı var. belki biraz da nicholas cage.

lisedeyken tuvalette sigara içen kızlardan çok rahatsız olduğumu hatırlıyorum. en köşedeki tuvalete dört kız doluşur, macera ihtiyaçlarını tek bir sigarayla giderirlerdi. tuvaletin duman altı olmasını sorun etmezdim. ama bazen tüm tuvaletler dolu olurdu ve çişini bile yapmayan insanları beklemek zorunda kalırdım. ayrıca o kabin doluyken sürekli kapıyı çalarak sakin sakin işeyen kızları rahatsız etmelerine de sinir olurdum. sonra bir gün onlara en azından bir kez sigara içirmemeye karar verdim.

ders bittiğinde neredeyse koşarak tuvalete gittim ve bu kızların kullandığı kabine çöreklendim. birkaç dakika sonra gelip kapıyı çalmaya başladılar. önce sakin bir sesle "dolu" dedim. devam edince sesimi biraz yükseltip "doluuuu" diye cevap verdim. ama durmadılar.

and i released the kraken...

boğazımdan "KES LAN!" kelimeleriyle çıkan ses beni bile şaşırtmıştı. o sesten sonra travestiliğe kadar yolum vardı diyeyim, dışarıdakilerin "bu kim ya?" deme nedeni anlaşılsın. tenefüsün bitmesine 2-3 dakika kala, artık sessizleşmiş olan tuvaletten çıktım. tabii kimse oradan kısa boylu, zayıf, pis bakışları dışında neredeyse sevimli sayılabilecek birinin çıkmasını beklemiyordu. ağzıma sıçacaklarını söylediler, psah yapıp devam ettim.

aynı gün bahçede servise doğru yürürken bu kızlar ve ekürilerinin sınıf penceresinden beni gösterdiklerini fark ettim. ne de olsa güvenli uzaklıktaydım, hemen bir orta parmak çıkardım. yine küfürler, tehditler... ciddi ciddi bir ara toplanıp dalacaklarını düşünüyordum ama hiç bulaşmadılar. belki önemsememişlerdir. belki de okulda beni tanıyan birkaç kişinin "psikopat o" demesi etkili olmuştur. eğer öyleyse, haksız sayılmazlar. havlayan köpeğin nadiren ısırdığı doğru. ama ben o kadar sessiz ve o kadar metalciydim ki, birileri "ailesini pişirip yemiş" diye dedikodu çıkarsa inanmamak için bir neden bulamazlardı. oysa ne kadar da zararsızdım.

o gün bugündür sessiz savunma mekanizmalarına saygım büyüktür. hürmetler.

2 yorum:

Mandana dedi ki...

'çirkef gay' ve '...travestiliğe kadar yolum vardı...' ya takildim...

İnci Vardar dedi ki...

şimdi, nasıl anlatılır ki o kısımlar... birincisinde fatih ürek sesinin elini beline koy, ilkokul öğretmeni azarlaması ve çingene pembesiyle birleştir. gayin çirkef olanı yaklaşık öyle bir şeye benziyor. diğerini anlatmak hakikaten zor. sesim öyle kalın ve erkeksi çıkmıştı ki, ben bile bir anda kadın bedeninde bir adem elması doğuyor diye düşünmüştüm.