9 Ekim 2012 Salı

bu aralar

bir tarafını yayıp paso kitap okumak, arada da bir şeyler yazmak çok kebap iş. iyi ki yıllardır bunu yapıyormuşum. bugün mesela bir değişiklik olsun diye birkaç spor hareketi yaptım (sonucunda hareketin kralını gördüm) ve yaklaşık dört aydır ertelediğim toz alma merasimini gerçekleştirdim (mobilyalarım beyazmış meğer).

insanlar bir süredir kilo aldığımı ve normal göründüğümü söylüyordu. ben sadece dizlerime kadar inen selülitleri fark etmiştim. yine de ısrarlara dayanamayarak (bazı durumlarda "kilo aldın" cümlesi ısrar anlamı taşır) yıllar sonra tartıya çıkmış bulundum. evet, son dört yılda 7 kilo kadar almışım. hatta bunu dört yıla yaymaya gerek yok, muhtemelen ilk adımı yemek yapmaya başladığım zaman attım. o tartı bana şimdiye kadar hiç 45 üstü bir rakam göstermemişti. ne var ki pilleri bitesice, devreleri yanasıca gibi şeyler söyleyemiyorum. kendim ettim, kendim buttum.

işte selülit kısmı biraz canımı sıkıyordu. ben de uzman tv'den evde nasıl spor yapılacağını öğrendim, bugün uyguladım. bacaklarım ağrıyor şu anda. eğilip doğrulurken guns n' roses dinliyordum. axl rose'un jungle king'den burger king'e dönüşmesi, o sahnelerde at gibi koşturan cillop gibi adamın bile dobiş olabilmesi bana ne kadar boş işlerle uğraştığımı gösteriyordu. yarın aynı hareketleri yine yapabilirim, emin değilim. ama yaşlanıyoruz vesselam. 32'ye girmeye kaç gün kaldı şunun şurasında.

toz alma konusundaki hislerimi ise tarif etmem zor. tozun büyük bölümünün insan derisi artıkları olduğunu düşünürsek, kendimi evden temizlemenin hafif bir ürküntü verdiğini söyleyebilirim. tabii sadece felsefi bir dokunuş için, yoksa kim korkar iki parmak tozdan? ama çok sıkıcı iş valla. hem birkaç gün sonra bir de bakıyorsun, aldığın tozun hayrını görememişsin bile.

ekim ve kasım doğum günü overdose ayları. hediye almak konusunda hiçbir zaman başarılı olamadım. enteresandır, biriyle iki saat oturup konuşsam ne kadar süre emzirildiğine kadar tahmin edebilecek kadar empatik (yoksa analitik mi demeliyim?) biriyim ama konu hediye almaya gelince elim kolum bağlanıyor. aklım alınıp satılabilecek şeyler değil de bir pişmanlığıyla yüzleşme fırsatı vermeye falan gidiyor. öyle hediye mi olur lan? oysa insan sami gibi olmalı. her özel günde, kim olursa olsun, bir çeyrek altın alacaksın. mis.

dün gece babama hediye almak yerine hikaye yazmak geldi aklıma. henüz kayda değer bir şey bile yazmamışken gözlerim doldu. bu adama karşı neden böyleyim bilmiyorum. ne zaman içten bir şeyler söyleyecek olsak, ikimizin de aklına bunca zaman birbirimizi ne kadar kırdığımız geliyor sanırım. o baba olduğu için ağlamıyor. on yıldan uzun süredir gayet iyi anlaşıyoruz aslında, sadece mazi gönlümüzde yaredir.

babama aldığım en fiyasko hediyelerden biri gömlekti sanırım. kardeşimin giyebileceği kadar küçükmüş meğer. adama o göbeği yakıştıramadım mı, şekli şemali gözüme çarpmadı mı bilemiyorum. en son bir şort almıştım. onu da sözde değiştirecekti ama üşengeçlikten sadece giymemeye karar verdi galiba.

bir de tüm bunların yanı sıra "keşke bilim adamı olsaydım" diyorum. matematiği beceremeyince fizik, kimya, biyoloji de yalan oldu. böyle şeyler biliyor olsaydım dizimdeki döküntüyü kendi kendime tedavi edebilirdim. bazı durumlarda doğru ilacı bulabiliyorum ama dizim konusunda şimdiye kadar yaptıklarım kızarıklığı büyütmek ve üzerinde kırmızı noktalar çıkarmak dışında bir işe yaramadı. doktorun da söyleyeceği şey "egzama olmuşsunuz, ilacı bir hafta kullanıp kontrole gelin" olacak. sırf doğru ilacı bulamadığı için insanın doktora gitmesi çok sıkıcı. ama adam matematik biliyor işte, yapacak bir şey yok.

savaş üzerine bir bahis sitesi açmak istiyorum bu aralar. zamanını, ilk olarak hangi ülkeler arasında başlayacağını ve olası ittifakları sorasım var. doğru tahmin eden kişiye sığınağa koyması için 20 kutu konserve (büyük boy) vermeyi planlıyorum, benim de maddi gücümün bir sınırı var. hşş, illuminati! beni de aranıza alın lan! bahis sitesini açtıktan sonra parayı toparlarım, dernek aidatlarımı düzenli öderim, valla bak.

3 yorum:

Arman dedi ki...

Hangi paragrafa yorum yazacağımı şaşırdım, hastasıyınızımınısız gerçekten.

İnci Vardar dedi ki...

abi yorumu falan bırak, şu illuminati'nin türkiye şubesini kurmak için bir arka çık bana. eş dost aramızda toplayalım bir şeyler. bir kapağı atarsak bilimler, paralar, politik güçler falan hepsi geliyormuş. hadi be abim, yaparız be. :)

Arman dedi ki...

En yakın illuminatullah gibi bi oluşum kurabiliriz ki üye sayımızın iki buçuğu geçeceğini sanmıyorum. Kalıp şu iluminati nerdeyse oraya gitsek ya? Bence harika bi fikir.