8 Haziran 2013 Cumartesi

the revolution will not be televised

çok acayip günler yaşadık, yaşıyoruz. zaman makinesini hiç bu kadar çok istememiştim. şu andan bir ay sonrasını ve 100 yıl sonrasını hızlandırılmış şekilde yaşayabilmek için higgs bozonu yutasım geliyor.

neden meydanda olduğumu, neyi savunduğumu, neye karşı koyduğumu anlatmayacağım. biber gazının tadından, korku ve heyecandan, gözlerimin dolmasına neden olan, ağzımı açık bırakan olaylardan bahsetmeyeceğim. orada olanlar bunların hepsini yaşadılar, olmayanların bir kısmı başkalarından bol bol dinlediler, "camide grup seks bile yapmış olabilirler" diyen andavallar ise zaten ilgilenmiyorlar. komplo teorilerine ise hiç girmiyorum. bazı kişiler gibi ben de banu avarlık yaptım kendi içimde ama bu kadar güzel bir oluşumu şu anda anlamsız olan düşüncelerimle kirletmek istemiyorum.

değişmeyen tek fikrim var, ondan bahsedeceğim: sadece yürüyerek bir şey değişmez.

müthiş bir başlangıç oldu bu hareket. taraflılar, tarafsızlar ve "tarafını zitiim" diyenler birleşti, farklı dertlerle aynı yöne yürüdük. medyaya ve başbakana rağmen/sayesinde hala birlikteyiz. yalnız gezi parkı değil, türkiye'nin dört bir yanı tontiş insan kaynıyor. buraya kadar her şey güzel. peki şimdi ne olacak?

erken seçimden bahsediliyor, malum. bu seçim yapılırsa akp yine bir sürü oy alacak ve 3 dönem kuralı, akp'li bir yetkilinin sözleriyle "uluslararası bir komplo varken" hükümsüz kalacak. aynı adamlar, aynı zihniyet, aynı tas, aynı hamam.

keşke gezi grubu özerk bir cumhuriyet olsa; mutlaka beceremediğimiz şeyler olur ama gül gibi geçinip gideriz bir süre. gargamel tehlikesi sürdüğü müddetçe şirinler köyü'nde sevgi kelebekleri gibi takılırız. belki sonra yeniden birbirimize kıl olmaya başlarız ama orta yolu da buluruz, provokatörlere "höt!" dediğimiz gibi kavgaları da ayırırız. ama öyle bir dünya yok işte. türkiye'de yaşıyoruz ve burada kimin at koşturacağını seçimler belirliyor. ve bir konuda haklılar: bu ülkede düzgün muhalefet olsa bizim sokağa dökülmemiz gerekmezdi.

bu bir halk hareketi ve bir lideri yok. biz varız. şimdiye kadar gözardı edilen, mecliste temsil edilmeyen, internetlerde kendi arasında konuşan insanlarız. başbakan "bu çapulcular bayrak yakıyor" dediği zaman ona inanan çok insan çıkıyor. bu insanlar "yol ver gidelim, taksim'i ezelim" diyorlar. (korkmayın hemen la. havaalanındaki o topluluk babbayı ezer. ama tophane ve kasımpaşa ayrı, onlardan ben de korkuyorum.) ayakta kalmamız için bir sonraki adımımıza karar vermemiz gerekiyor artık. birkaç hafta sonra gezi parkı bugünkü festival tadını kaybedecek - eğer polis tekrar saldırmazsa. o gün, biz hiçbir şey yapmadan gelirse, sadece gezi parkı'ndaki ağaçları kurtarmaya çalışmakla sınırlı kalırsa, o zaman yine yerimizde sayıyor olacağız.

bir şeyleri şimdiden değiştirdik. bazılarımız belki farkında değildir ama bir şeyler değişti. bu kadar uzun süren bir direniş etkisiz değildir. ama etkisini kısa sürede kaybedebilir. occupy wall street %99 için hayatı kolaylaştırmamış olabilir ama italya'da 5 star movement meclise girmeyi başardı. yani diyorum ki, bu aşamaya gelmişken bir şeyler olabilir. ama ancak devamını getirirsek, somut kararlar verirsek.

arman öyle güzel bir şey söyledi ki, onunla bitirmek isterim:
- bir kere uyandın, "5 dakka daha..." diyip tekrar uyuma türkiye.

2 yorum:

Arman dedi ki...

Bir süredir aklımda olan her şeyi söylemişsin zaten, eline sağlık. Direniş kesinlikle insanların akşamları evlerinde baygın gözlerle otururken "Üff sıkıldım, Nalan kalk dışarı çıkıp iki direnelim" dedikleri ve direndikleri sıradan bir aktivite noktasına gelmemeli, rutine bağlamamalı (ki Tazyik böyle konuştukça daha uzun süre de tazeliğini korur). Yıllar süren sistematik çalışmalardan sonra her alanda lime lime bölünen millet, Gezi Park olayıyla nasıl bir şekilde tekrar toplandıysa bundan sonraki adımını da kolektif olarak atmalı ve ortak fikrin arkasında durmalı. İnsanlar ortak ve akılcıl bir bilince sahip oldukları ve bunu korudukları sürece bir lidere de ihtiyaçları olmayacak. Bu insanlar bu eylemlerle mevcut yönetimi yerinden indiremeyebilir, indirse bile yerine yenisini çıkaramayabilir. 10 yılda bozulan her düzeni, satılan her kurumu, harcanan her zenginliği, yıldırılan her insanı, istismar edilen her kavramı eski hallerine geri getiremeyebilir, olmayan Muhalefet'i olduramayabilir ama kesin bir gerçek var: Bir daha hiç kimse Türkiye'yi bu olaylardan önceki gözle görmeyecek. Son iki haftadır yaşananlar hem bugüne hem yarına ibret niteliğindedir. Nitekim sopa aba altından değil, alenen gösterilmiştir, öyle değil mi Sebastian?

İnci Vardar dedi ki...

of kors. adamlar 40 yıl temel kazmışlar, koskoca sistem getirmişler, bir haftada ancak "yeter ulan!" demek mümkün. ama şu güzelim hareket sadece 31.05.2013 dövmeleriyle hatırlanmasın ya. akıllarda sadece gaz maskeleri kalmasın. karşımızdaki deli sopasını saklamıyor diye biz de durup "ne zaman geri adım atacak?" diye beklemeyelim. bu adamın bir dönem daha "cehape zihniyetini sandığa gömdük" diye bağırması çekilecek dert değil.