ne kadar zamandır sürüyor bu? bende değişen bir şey yok, sadece dünya dönmeye devam ediyor. tuhaf bir bekleyiş içindeyim. bir şeyler olacak ama henüz beklemem gerekiyor. harekete geçebileceğim bir durum yok ama kaslarım başlama noktasındaki bir koşucununki gibi gergin. yakında bir şeyler olacak, hareket başlayana kadar beklemekten başka hiçbir şey gelmez elimden. ama başlayana kadar kalbim patlayacak ve ben neler olup bittiğini göremeyeceğim.
sarhoşken hırsla ağlamaya başlayan aktivist şu anda kalbimi kum torbası gibi kullanıyor. anlatacak bir şeylerim var, bu heyecanla dahası da gelecek. bir müzikal senaryosu yazmak istiyorum. hippiden bozma inci, tikky'den bozma pınar, en olmadık yerde attığı muhteşem kahkahalarıyla aslı, kırmızı ruju ve tutkularıyla aslıt, aşkını tüm dünyaya duyuracak olan ayşegül, en yakası açılmadık küfürleriyle banu, baykuş bilgeliğiyle yelda olsun istiyorum müzikalimde. evren klavyesi ve mouse'uyla müzik yapsın, onun sahneye çıkışıyla tüm renklerim çılgın bir hızla dünyaya dağılsın istiyorum. sokaktaki boyacı çocuk fırçalarıyla ritim tutarken, kokoş kadınların yüksek topukları birkaç notayla katılsın, tenkit eden bakışları üstümüzde dolaşsın istiyorum. bizler herkesin "ay çok ayıp" dediği kişiler olalım ve buna rağmen kanatlarımızı açalım istiyorum. içimdeki tüm atlar dışarı çıksın ve ülkemin genç nüfusu yaşama duyduğum açlığı hissetsin istiyorum.
bunları yazayım, mümkünse en ince ayrıntısına kadar hissettireyim ve birileri senaryomu çalsın istiyorum. evet. bu senaryoyu çalın.
elime kalemleri ve boyaları alıp durmaksızın çizmek istiyorum. anlamsız resimlerim olsun ve hiçbir duvarı süslemesin. sayfalarım yerlere saçılsın, rüzgarda dağılsın ve bir yerlerde kaybolsun istiyorum. o kadar heyecanlıyım ki ellerim yerinde durmuyor. onları nereye koyacağımı bilmiyorum, klavyenin üstünde aksak bir ritimle uçuyorlar. o kadar heyecanlıyım ki dünyanın tüm renkleri, tüm arkadaşlarım, evren ve benim için temsil ettiği her şey sıvılaşsın, gözeneklerimden içime dolsun ve beni içine alsın istiyorum. muhteşem bir devinim hayal ediyorum ve bu beni daha çok heyecanlandırıyor.
bu coşkunun nedenini bilmiyorum. mutluluk ya da mutsuzlukla alakası yok ama hissettiklerim çığlık atmama neden olacak. biraz daha böyle devam edersem, birileri beni sakinleştirmeyi başaramazsa, kendimi dizginlemeye çalışırken patlayıp milyonlarca parçaya ayrılacağım. her yer rengarenk inci taneleriyle dolacak ve insanlar paintball oynamış gibi rengarenk lekelenecekler.
tüm bu karmaşanın içinde, spesifik olarak, evren'in beni kemiklerimi kıracak, tenimi sıvılaştıracak kadar sıkı kucaklamasını ve "şşş... geçti, yokmuş yokmuş yokmuş..." demesini istiyorum.
ağlarım ama ben.
4 yorum:
Atlar mühim...
atlar yorucu...
başka bir duyguyla organik bağı olmayan heyecanları sevmem, anlamlandırmak için çok uğraşırım ve yorulurum, yorgunken heyecanlanmak daha da zor olur. sonuç? huzursuzluk. tedirginlik değil, korku değil, hüzün değil, sevinç değil, şaşkınlık değil. huzursuzken ağlanır mı? gülünür mü? kızılır mı? ne yapılır? bilmiyorum. ne geçirir? herhalde onu ikimiz de biliyoruz.
nanik atak olmuşum ben. bir de yine alkollü oldum. ne kadar iyiydim aylardır yav... puf.
Yorum Gönder