25 Ağustos 2009 Salı

pamuk

masallardaki karakterler de tanrılar gibidir. hatırlandıkları sürece yaşamaya devam ederler. hayatlarını kendi gerçekliklerinde sürdürmekle birlikte, varoldukları zamana az çok ayak uydururlar. çünkü tüm kahramanlar kendileri hakkında anlatılan hikayelerden bir şekilde haberdar olurlar.

pamuk prenses, hakkında yazılan bir kitabı, üçüncü sınıf bir gazetede çıkan dedikodu haberi gibi okuyordu. hayatı hiç de anlatıldığı gibi değildi. sonsuza kadar mutlu yaşamak kocaman bir yalandı ve ne yazık ki pamuk prenses mutlu geçen zamanlarında buna inanmıştı. şimdi de mutlu biten her masala tiksintiyle bakıyordu çünkü hala gözlerinin dolmasını engelleyemiyordu.

yarım bıraktığı elmadan bir ısırık daha aldı ve evin içinde amaçsızca dolaşmaya başladı. yedi cücelerle birlikte yaşarken yapacak bir sürü işi olurdu ve gün daha kolay geçerdi. şimdi yapacak hemen hemen hiçbir şeyi yoktu. cüceler bir hobi edinmesini söyleyip duruyorlardı. oysa onun hobileri, becerileri ve enerjisi vardı. sadece isteği yoktu. pamuk prenses farkında olmadan depresyona giriyordu. farketmediği, farketse de önemsemediği bir diğer durum da sürekli kilo vermesiydi. böyle giderse yediği elma onu yine öldürecekti. bu kez zehirli olduğu için değil, midesine giren tek besin maddesi olduğu için.

tak! tak! tak!

ev tamamen terkedilmiş sayılmazdı. pamuk prenses tamamen yalnız sayılmazdı. hayat tamamen sıkıcı sayılmazdı. pamuk prenses'in içi tamamen boş sayılmazdı. ara sıra bir şeyler olmuyor değildi. pek sık görüşmeseler de yedi cüceler vardı mesela. prenslik yapmaktan zaman bulduğunda eve dönen prens vardı mesela. kendilerine biçilen rolleri kabul etmeyen, bu yüzden kötü bilinen cadılar vardı mesela. bu kez kim gelmişti acaba?

- selam.
- buyrun?
- ben bu hikayenin yazarıyım. müdahale etmem gerektiğine karar verdim. içeri girebilir miyim?

pamuk prenses bana inanmamıştı ama içeri girmemi kabul etti. zaten başka şansı da yoktu. kalem hala benim elimdeydi. ama bu iyi bir şey değildi çünkü ona ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. öncelikle onu depresyona sokmuştum ve suçluydum. kendimi muhteşem kısır döngümden kurtarmadan onu da kurtaramayacaktım. aslında bu hikayeyi çöpe atmam gerekiyordu. kimse okumazsa pamuk prenses de depresyonda sayılmayacaktı, prensle birlikte sonsuza kadar mutlu yaşayacaktı.

- mutluluğunu prense endekslemene sinir oluyorum pamuk prenses. prenseslerin bu edilgen tavırlarından hep rahatsız olmuşumdur zaten. prenslere de kılım. tamam, masallar kızlar için yazılıyor olabilir. ama prens de bu kadar karaktersiz bırakılmaz ki canım! ne oluyor sonra? küçük kızlar büyüyor ve kurtarılmayı bekliyorlar. hem de tek özelliği yakışıklılık olan, tabiri caizse karı peşinde koşmak dışında hiçbir iş yapmayan biri tarafından! bununla mı sonsuza kadar mutlu yaşayacaksın? "siz erkekler, hepiniz aynısınız!" demeden önce bir düşünür insan. asıl prenseslerin birbirinden ne farkı var?

yazar kaptırmış gidiyordu. hikayenin başı kıçı ayrı oynuyordu. zaten bundan bir hikaye de çıkmayacaktı, zira yazar hayvanı hikayeyi kurarken bütün mutsuzluğunu pamuk prenses'e yüklemeye çalışmıştı. artık prensesi rahat bıraksındı, sonuçta onunki de candı.

di mi biraz benca?

5 yorum:

Aslı Soylu dedi ki...

ben şahsen mesela prense inanmıyorum, ama bir at var... olmadı di mi? üff...

İnci Vardar dedi ki...

at varsa olur, bulunursa daha iyi olur hatta.

honour knowledge dedi ki...

ama ben olaya prensler açısından da bakılsın istiyorum. hayat onlar için de o kadar planlı ki, "at avrat silah" triosunun farklı bir versiyonuna şartlanıyorlar, "at prenses cüce"... (sonuncusu seyis olarak. ayrıca sırta basıp ata kolay binmeye de yarıyor).

Slav ırkından nice prens bu gerilim altında inleyerek yaşıyor. Gerilimi açalım: Önce bir at edin, binip sırtına dağ bayır dolaş, saf olduğu için kendine ikram edilen herşeyi yiyen ve bu yüzden uyuyan bir prenses bul, son 7 senedir dişlerini fırçala(ya)mamış bu prensesi öp, çapaklarını temizle, uyandır. Cücelerden birini gözüne kestir, öp, uyut, diğerleri farketmeden götür falan filan.

Hayat zor, hep mücadele.

İnci Vardar dedi ki...

iyi fikir aslında. olaya prensler açısından bakayım ben, belki hikaye bile yazabilirim. çok akıl fikir canlısısınız honour beyciğim.

honour knowledge dedi ki...

o sizin kendi algıda seçiciliğinizin güzelliği inci hanımcığım, selam ederim.