perfect day'in biraz umutlu, biraz hüzünlü, böyle keyifli gibi ama hala bokun içindeymişsin gibi bir hali vardır ya. hani debelenmeyi bırakıp bir süre batmaya izin vermek gibi. ben şimdi öyle hissetmiyorum. ama bugün iki mühimsi iş yaptım, perfect day karşıma iki kez çıktı, stres içerikli bir baş ağrısı sahibiyim. kozmos mesaj vermeye çalışıyor olabilir. ne var ki şu anda ne demek istediğini anlamıyorum.
ilk mühimsi iş: bağcılar sgk'ya gidip isteğe bağlı sigortalı olmak için başvuru yaptım. devlet kurumları gözümü korkuttuğu için aylardır erteliyordum bu işi. açıkçası hayatımı sigortasız sürdürmek de öyle çok rahatsız etmiyordu beni. ama şu genel sağlık sigortası boku bana "haydi yavrum, kaldır kıçını" dedi, ben de ne olacaksa olsun artık ulan düşüncesiyle başvurumu yaptım.
neden bağcılar'da? çünkü bakırköy sgk oraya taşınmış. peki bağcılar nedir? eşşeğin ziti diyebileceğimiz genişçe bir alanmış. biraz google maps, biraz da benzinci tarifiyle kaybolmadan gittim her nasılsa. korktuğum gibi de olmadı. öğleden sonra gitmeme rağmen sıra uzun değildi, en fazla yarım saatte başvurumu yapıp çıktım. bir ay sonra da genel sağlık sigortası için gitmem gerekiyormuş. bu olay için 230 tl civarında aylık ödeme olacağını sanıyordum, 280 tl civarında bir ödemem olacakmış meğersem. bir ay sonra o 230'u da bunun üstüne eklerlerse ne gülerim...
giderken kaybolmamış olmam yeteri kadar şaşırtıcıydı. bu şaşkınlığı üzerimden atabilmek için dönüşte kayboldum. florya'ya ancak bayrampaşa üzerinden dönebilmem bana hala aynı gerzeklikte olduğumu gösterdi, rahatladım.
ikinci mühimsi iş: evi tuttum. fikir aklıma ilk düştüğünden beri, evi tuttuğum zaman şener şen'in "eeaaallleeeeeaaaaaahhhh!!!" bağırışıyla blogu inleteceğimi hayal ediyordum. olabilirdi de. orospu çocuğu emlakçı sevincimi kursağıma tıkana kadar her şey yolundaydı.
ev tutmuş olanlar "komisyon" diye bir şeyin varlığından haberdardır. ben değildim. bugün bizzat emlakçıdan, sgk'da sıra beklerken öğrendim. miktarı söyleyince bir sıfır attım, "bu kadar demek istediniz herhalde?" diye sordum. adam güldü biraz. yıllık kiranın %12'sini aldıklarını söyledi. anlam veremedim. allak bullak olduğum için "ne yaptınız ki ne istiyorsunuz?" diye soramadım bile.
kiraya veren ve kiracı adına, bir ev için bir şeyler yapan emlakçılar olabilir. ne bileyim, herhangi bir şey yapıyor olabilirler. evi boyatıp temizlettikten sonra gösterirler mesela. aldıkları komisyonu bir şekilde hak ediyor olabilirler, böyle bir şey mümkün. mesela eski "inci hanım'ın evi"nin emlakçısı bence komisyonu hak edecek bir şeyler yapıyordu. ama bu eşşoğlueşşekler 3-5 fotoğraf çekip emlak sitesine yüklemek, sonra da 20 adım yürüyüp kapıyı açmak dışında hiçbir şey yapmadı.
birkaç arkadaş pazarlık yapmamı söyledi. ben pazarlık falan yapamıyorum. beceremiyorum işte, öyle dil dökmelere falan katlanamıyorum. mesela trafikte alkollü yakalanıp ya dil dökerek ya da rüşvet vererek ehliyeti kaptırmayanlar var. ben öyle değilim. yıllar önce öyle bir durumda ehliyetimi vermem 2 dakikadan kısa sürmüştü. bunda da öyle oldu. neredeyse gıkımı çıkaramadım. biraz mırmır yaptım, adam birkaç şey söyledi, istediği parayı verdim. öyle bir pazarlık sürecine girecek olsam "sırf burada oturduğun için sana bir kuruş verecek değilim göt!" diyerek taşınmaktan tamamen vazgeçebilirdim.
bu heriflerin en fazla yarım kilo baklavalık iş yapıp bir sürü para alması, böylesi bir beleşçiliğin yanlarına kar kalması allah'ın varolmadığının en açık kanıtlarından biri bence. komisyonu bilgi hanesine yazıp tamamen unutmak istiyorum. bir de boyacı bulmam gerekiyor. çünkü bu aşağılık herifler aldıkları onca paraya rağmen evi biraz düzgün teslim etmek için bile kıllarını kıpırdatmıyor. olur da bu adam yakınımda bir yerde düşüp ölürse ben de kılımı kıpırdatmam artık.
şimdi biraz sinirden, biraz da yakın gelecekte yaşayacağım uğraştan dolayı eve pek ısınabilmiş değilim. gelecekteki güzel günlerin hayalini kuramıyorum. belki eşya alışverişine çıktığım zaman keyfim tekrar yerine gelir.
sonraki yazının konusu: türkali mahallesi muhtarlığına genel bakış; elektrik, su gibi ıvır zıvırı üstüme geçirme işlemleri. ve tabii, boyacı nasıl bulunur, kış ortasında boya kaç günde kurur.
------
birkaç saat sonra: yok la çok sevindim. neresini ne renge boyatacağımı düşünmeye başladım yeniden. güzel olacak o ev, küçük mutfağımda üşenmeyip krep yapacağım. tek başıma yaşayacağım evim var olm benim! hemen boyatıp temizletsem de eşya almaya başlasam. :)
2 yorum:
ehe, mutlu oldum yeminle, bana ne oluyorsa artık :) bir iki arkadaşı ayart, sonra da çek bahçıvanları sen boya bence. çok zevkli oluyor milletin suratını boyamak. bi de fotoğraf çekiyorsun, arada çıkarıp pis pis gülüyorsun ;p
hayırlı olsun :)
hayirli olsun! bence de kendin boya (gelecek birileri varsa onlari da cagir, sade yemek ve guzel icki, iki gunde biter her yer).
Yorum Gönder