bugün gayet iyiydim aslında. birazdan yine iyi olurum ama şimdi sinirliyim.
dün "inci hanım'ın evi"nden vazgeçtim. hem daire bölününce mutfak iki paket makarna sığdıramayacağım kadar küçülmüş hem de emlakçıya kıl oldum. "son kez gidip göreceğim, her şeyi tamamlanmış olacak, kısa sürede taşınacağım" gibi hayaller kuruyordum. emlakçı da bir tek boyasının kaldığını söylüyordu. o hevesle gittim, baktım mutfağa hiçbir şey takılmamış. banyo da aynı şekilde, duşakabin bile yok ortada. "eee ne bu şimdi?" dedim, her şeyin hazır olduğunu, boya sırasında kirlenmesin diye taktırmadığını söyledi. la salagh, koçtaş'ta da hazır duruyor onlar, gidip yerleşiyor muyum ben? adam böyle söyleyince odalar gözüme daha bir küçük göründü. mutfak da zaten dolapları bile takılmadan üstüme üstüme gelmeye başlamış, vazgeçtim. iyi de oldu, müstakbel komşumla doğalgaz polemiğine girmeyeceğiz.
onun üstüne bir de deli gibi yokuş çıkarıp ciğerlerimi elime verdi, bokum gibi yerler gösterip "burayı gaçırma inci hağım" dedi; insanların neden emlakçılardan nefret ettiğini uygulamalı olarak açıkladı. yine de arıza çıkarmadım, önümüzdeki maçlara bakarız diyerek avundum.
gece eve geldiğimde yine sitelere baktım, acayip içime sinen bir yer buldum. tüm güzel özelliklerinin yanı sıra, içinde bir de metallica posteri vardı. hemen evin beni çağırdığına karar verdim, yine plan proje düşünceleriyle uykum kaçtı. bugün emlakçıyı aradım, yarın için sözleştik, ağzım kulaklarımda beklemeye başladım.
bu arada anneme de bir şey olmuş, bugün nasıl olduysa gayet kabullenmiş bir durumdaydı. bir tek "neden beşiktaş?" dedi, "neden başka bir yerde rezidans falan düşünmüyorsun?" açıkladım, hiç karşı çıkmadı. hatta bir ara şimdi oturduğumuz eve taşınırken nasıl hissettiğini falan anlattı. herhalde yazdıklarım birkaç gün rötarlı etki gösterdi. sonuçta her yönden mutlu oldum.
sonra sevdiceğimle konuştuk, olan biteni anlattım. o da evi merak etti. linkini göndermek için tekrar hürriyetemlak'a girmiştim ki... yok!
panikle emlakçıyı aradım. daire cumartesi akşamı verilmiş. elinde başka alternatifler varmış. bokmuş. püsürmüş. şimdi köfte yapıyormuş, elleri yağlıymış. bana haber verecekmiş. köfte boğazında kalsın demeden kapadım. olur da buluşursak cüzdanını aşırmayı düşünüyorum. elindeki evin gittiğini bile fark etmeyecek biriyse, cüzdanının çarpıldığını anladığında çoktan uzaklaşmış olurum.
şimdi umutsuzluğa kapılmamı engelleyen ufak tefek şeyler var. hayatımın erkekinin ev bulma macerasını düşünüyorum mesela. kaç ay uğraştı, sonunda çok güzel bir yer buldu. ben de ilk hevesimi ıhlamurdere'nin ortasında, ikincisini çarşı'nın iki dakika uzağında yakaladım. merkeze bu şekilde yaklaşmaya devam edersem, kartal heykeli'nin tepesine kat çıkıp beşiktaş'ın göbeğine yerleşebilirim gibi geliyor.
şu iş bittiğinde bütün bu yazıları "taşınmak isteyenler için bir beşer belgesi" başlığıyla toplayacağım, broşür yapıp emlak sitelerine ve slideshare'e koyacağım. her çömez neyle karşılaşabileceğinden haberdar olsun.
2 yorum:
ooo fazla erken pes etmiyor musun? daha ev sahipleriyle tanışacaksın, bir insan kaç türlü delirebilir'i ilk elden yaşayacaksın, nakliyatçıların farklı gezegenlerden geldiğine hükmedeceksin falan da filan da.. ev bulma meşakkatli iş nitekim. ama vazgeçmezsen buluyorsun, bunu da yolun sonundaki ışıkmış gibi yazayım istedim.
mefisto inci'yi köşesine alıp "henüz acı yok rocky ama allah yarattı demeyecekler biliyor musun" tokatlarıyla kendine getirdi. :) ama pes etmek yok. hele ki viyana kapıları'na dayanmayı başarmışken, emlakçının kralı, nakliyecinin fenafillahı gelse vazgeçiremez.
Yorum Gönder