13 Kasım 2012 Salı

bambolerrooo bambolerra!

gün geçmiyor ki bir enteresanlık peşinde koşmayayım. öyle ki, artık şaşırtıcılık işim, obsesiflik gücüm olmuş durumda. bir de içimdeki sanat aşkını hesaba katınca, hiçbir şey beni durduramazmış, enginlere sığamayıp taşacakmışım gibi hissediyorum bazen. hani iş görüşmesine gitsem, "beni işe enteresan olarak alın" diyeceğim; öyle bir marjinalling, öyle bir interesting...

bu hissiyatın son gelişi iki paket abur cubur, üç fincan kahve, -20 civarında sigara (ellerim meşgul olduğu için) ve 2,5 yumak yün iplikle sonuçlandı. ortaya çıkan şey kısa kahverengi bir hırka, modadan az çok anlayanların deyimiyle bolero, oynak parçaların müptelaları içinse başlıkta geçen şarkı.

vakti zamanında depresyonlara girer, kilometrelerce atkı örerdim. kendini oyalamaya çalışan insan dikkatsizliğiyle giriştiğim bu işlemde ilmekler kaçar, şişler kovalar, düğümler desenleri tıngır mıngır sallar iken, ortaya çıkan sonuç en fazla "iyi niyetli" olarak tanımlanabilirdi. ne var ki bu kez bir ihtiyaçtan yola çıktım ve teorik hırka ismini verdiğim eserin yapımına giriştim.

örme süreci bana tam bir obsesif olduğumu göstermekle kalmadı (kısa bile olsa hırkayı üç günde örmek kolay değil) hikaye yazımı konusunda bir teoriye de önayak oldu. şöyle ki, örgü dediğimiz şey de aynen hikayeler gibi serim, düğüm ve çözümden oluşur. serim, "sırım" kelimesiyle uzaktan kuzen olduğundan kelli yün iplik yerine de kullanılabilir. siz de çekinmeyip kullanabilirsiniz, ne de olsa gelişine sallamak bedava. sonrasında gelen düğümü açıklamak çok gereksiz. çözüm ise hem "mnskym yanlış olmuş bu sıra" diyerek örgüyü sökmeyi hem de her şeyin çözüldüğü ve hırkanın ortaya çıktığı noktayı anlatıyor. buraya kadar tamam mıyız? evet.

ben bu örgü teorisiyle çözüme ulaştıktan sonra aleti giydim üstüme, pek de gözümde canlandırdığım gibi görünmediğini esefle fark ettim. sağına soluna farklı düğümler atarak denemeler yaptım, yok anasını satayım, sağı solu ayrı yere kayıyor. biraz inceleyip çenemi kaşıdıktan sonra "peki ya bunu ters giysem?" dedim... ve evreka! şimdi bel düşündüğümden kısa, yaka beklediğimden uzun ama sonuç adeta muhteşem!

buradan hikaye teorisine dönersek: serip düğümleyip çözmemek de mümkün, tersini yapınca daha iyi sonuç verebiliyormuş. çözümden serime nasıl ulaşırsınız, o da sizin bileceğiniz iş, her şeyi teorisyenden beklememek lazım.

hırkamın fotoğrafını prensip gereği buraya koymuyorum. pasta gibi, teorik olarak giriştiğim ve beklenmedik şekilde başarısız olduğum konuları belgelemeye karar verdim. yeter ki bana ders olsun, bir işe "yaparız yeaa" diye girişenleri ürkütsün, insanlığa fayda sağlasın.

4 yorum:

Arman dedi ki...

Photos or didnt happen

İnci Vardar dedi ki...

insanları ölçüp biçmeden çılgınlık yapmaya teşvik edeceğimden korkuyorum. pasta fotoğrafından yeteri kadar ders almamış olabilirler. yeni bir enteresanlığa kadar beklemek lazım bence.

Arman dedi ki...

Hiç ölçüp biçme insanları yada ne bileyim, en fazla ölç. Onlara göre paylaşımlarda bulunma, standartları sen belirle, acı yok! Ayrıca pasta da bence gayet başarılı olmuş. O kadar ki, kabına sığamamış, kalkıp yürüyecekmiş sanki. Ruh katmışsın pastaya. İnsanlar "Önemli olan iç güzelliği" diyebilirler, eh bi bakıma da haklılar. Un, süt, şeker falan güzel şeyler bunlar tabi ama sonuçta "yaptım, oldu" ya ne bileyim "Bu bir pasta.. yersen" diyebilmek lazım. Evet.

İnci Vardar dedi ki...

bence hiç ölçmeden direkt biçeyim. acı var mıymış, yok muymuş, artık onlar düşünsün. bir de ben o pastayı attım. genişlerken üstüme saldırıp beni boğmaya çalışır, hiç beklemediğim bir anda gözüme krema fışkırtır diye korktum. galiba gereksiz bir korkuymuş, arkadaşlarım "kaşık kaşık yerdik ki biz onu" şeklinde büyük bir cesaret örneği gösterince utandım biraz. geçti sonra. börek yaptım, mis.