28 Haziran 2010 Pazartesi

sonisphere

nasıl anlatılırdı bu hafta sonu? bilmiyorum. sürekli yazdıklarımı siliyorum. bazı konserlerde 20 yıldır biriktirdiğim kurtları döktüm mesela. ses tellerim, boyun kaslarım bu hafta sonunu beklemişler yıllarca. inanılmaz bir şey yoktu. yaşamış olmaktan mutluluk duyduğum çok şey vardı. çoğunu burada anlatmayacağım, bu sadece festival raporu.

aylardır megadeth dinliyorduk. iki gün nasıl en ön sıraya geçeceğimizi düşündük. evren ve hakan'ın müthiş bir planı vardı: unleash inci. şuradan gireriz, buradan infiltrate them derken alice in chains'i dinlemeye başladık. lisedeyken dinlerdim, would hala playlist'imde. ama fark ettim ki, şarkılarının çoğu bana yabancı, bildiklerimse artık sıkıcı. yalnız yeni vokal hem karizmatik, hem şeker... çıtır mı diyim, mahmut mu diyim, ne diyim?


evronimo "briefleri sahne önüne gönderin" yazmıştı. gönderdiler.


sonra rammstein çıktı. almanca bilmediğimden olsa gerek, hiç sevmem. sevmek için de hiç çaba sarfetmedim açıkçası, sözlerin çevirilerine bile bakmadım. yalnız adamlar bir sahne yapmışlar, dibim düştü! tabi o sahneden sonra şarkı söylemeseler de olurdu, öyle bir gaz vermiş oldular. hayranları çok hayran diye düşünürdüm, du hast haricinde hemen hemen kimse bir şeye eşlik etmedi. adamlar yardırdılar ama seyircide iş yoktu desem yeridir. hayatımda böyle şov görmedim, türkiye şimdiye kadar böyle bir şova sahne olmadı, bundan sonra da kolay kolay görmeyiz, o kadar!

ikinci gün "ulan neyle karşılaşacağız kim bilir, ezerler bizi herhalde" düşünceleriyle manowar konserine gittik. öne geçme planımız vardı ama bir yandan da tırsar gibiydik. velhasıl kelam, unleash inci'yi burada devreye soktuk ve aşağıdaki fotoğrafta görülen dördüncü sıraya ulaştık, en öne geçmek için de kasmadık. bu yöntemin tamamen nezaket ve şirinlik üzerine olduğunu da belirtmem gerek. elbette minimal bedenimde obelix potansiyeli taşıyorum ama diğeri daha kolay ve etkili. velhasıl kelam, adamlar bizi mest etti. joey demaio'nun iki paragraflık türkçe konuşmasını dinlemişsinizdir herhalde. henüz görmeyenleri şuraya alalım. adamları sahnede görmek harikaydı. konser sonunda sırılsıklam ve taş taşımış kadar yorgunduk. ne de olsa "other bands play, manowar kills!" accept'i dinlemeyi zaten düşünmüyorduk, çıktık.



ertesi gün aylardır beklediğimiz megadeth'i en önden dinlemek için nispeten erken gittik. tabi herkes bizden önce girmiş ve herhalde saat 2'den itibaren en öne kök salmıştı. anthrax dinledik, beğendik. severiz yani ama çok da sallamadık, megadeth bekliyorduk sonuçta. ayrıca bu kez en öne geçme konusunda çok kararlıydık. anthrax bitince ekibin başına geçip hain planı uygulamaya koydum. altıncı sıraya geldiğimizde karşımızda resmen etten duvar vardı, hiçbir yere kıpırdayamayacak haldeydik. hakan hemen görevi üstlenip "yardırma" taktiğini denedi, o da çuvalladı. sıkışıp kaldık, bekledik.

sıkışmak derken, kollarımızı kaldırsak bir daha indiremeyeceğimiz bir şeyden bahsediyorum. önümüzde de uzun ve öfkeli gençler var, o dev ekranlar dahil herhangi bir şeyi görmek zor. bir de ortamda manyak manyak dalgalanmalar oluyor, sağa sola giderken ayaklarım yerden kesiliyor... evronimo beni sabit tutmaya çalışırken ben de ona bir şey olacak, böğrüne dirsek girecek, kolu kopacak, kafasına pogo yapacaklar diye endişeleniyorum. öyle bir dalgalanma sırasında hakan'dan da koptuk, arkaya gittik. megadeth sahneye çıkmıştı zaten, holy wars çalıyorlardı. biz de ne çaldığını gayet net duyuyor ve ciğerlerimiz patlarcasına eşlik ediyorduk ama dave mustaine bize eşlik etmiyordu?! sabote mi ettiler güzelim adamı anlamadım, ilk üç parçada dave de kıçını yırttı ama sesini duyuramadı. sonra az bir şey düzelttiler ama adamlar da bu kadar aksaklık yaşadıkları bir sahnede, hem de sadece bir saat için bulunmaktan memnun kalmadılar. sahneden ayrılırken dave gitarıyla bir amfi devirdi. belki arkada gitarı birilerinin kıçına da sokmuştur.

bittiğinde evronimo'yla bağıra bağıra trust söylemeye başladık. belki eşlik ederler, megadeth çalmamış olsa da tüm stad birlikte söyleriz diye düşündük. detonelikten helak olmuş seslerimiz bir de "megadeth! megadeth!" çığlıklarıyla kesildi, devam edemedik.

yalnız broderick'in de gelmesiyle iki elf olmuşlar resmen. buna kalp dayanmaz. hatta sanırım bir çocuğun kalbi de dayanmamış. slayer çalarken stage dive misali taşıyıp ambulansa yerleştirmişler. yazık. orada ölen direkt cehenneme gidiyormuş diyorduk, keşke sağlamasını yapmasaymış.


dave mustaine'le tanışmayı çok istiyorduk. bir ara güvenliğe gidip "iyi günler, dave bey'le görüşecektik, iş için, şu anda bizi bekliyor olmalı" diyecektim. ama karşımızda freakshow'dan kaçıp güvenlik görevlisi olmuş dev adamlar olunca yutkunmakla yetindim.


slayer sevmediğimizden kelli kenarda oturduk ve ne ilginçtir ki, en ilgilenmediğimiz elemanları bu kadar yakınımızda bulduk.


slayer hayranlarını vahşi buldum ben. tribünlerde oturarak dinleyenler de vardı ama şu öndeki kalabalık aczimendilerden farksızdı. orta taraflarda millet birbirine giriyordu zaten, pogonun pogo olduğu yer orasıydı. saha içini görmedim ama orası daha acayipmiş.

metallica'da gemi azıya almış, beni artık sadece omuzlar paklar demiştim. böylece bir kamera tarlası da görmüş oldum. organik. bu arada metallica da pyro numaraları yaptı ama sahneye benzin pompası getirip izleyiciye alev sıkan, ağzından ateş çıkaran, sahnede adam yakan rammstein'dan sonra çok sönük kaldı.

bir yandan "dave kicks ass" desek de metallica'da o kadar coştuk ki, festivalin en iyi konseri oldu diyebilirim. kapanışa uygun, muazzam bir kalabalık ve buna yakışır coşku. yine ciğerlerimiz patladı ama bu kez hiç de yalnız değildik. koskoca inönü stadyumu çevre ilçeleri "seek and destroy!" diye bağırarak inletti. muhteşemdi. gerçekten. anlatılacak bir tarafı da yok, orada olmak gerekliydi.

bittiği zaman artık hacı olduğumuzu söylüyorduk. tam anlamıyla huşu içindeydik. tabi bu sadece konser kısmı. o hafta sonu benim için konserden fazlası da vardı. göz yaşartan mutluluklar.

sonra skik bir pazartesi başladı ve işe gittim. sesim hala travesti gibi çıkıyor.

Hiç yorum yok: