13 Mart 2011 Pazar

her ülkeye lazım bir bakan: mustafa demir

dunning-kruger effect diye bir şey var, belki duymuşsunuzdur. bu etki der ki, yeteneksiz ya da bilgisiz insanlar, kendilerini daha yetenekli ya da bilgili kişilerden üstün görür, bibok bildiklerini sanmaya daha yatkın olurlar. ben bugün bu testin nasıl insanlar üzerinde yapıldığını görmüş kadar oldum. olayın ismini "mustafa demir etkisi" şeklinde değiştirmek için başvuruda bulunmak istedim.

nasıl bir hayal dünyasında yaşadığını anlayamadığım çapsız bayındırlık ve iskan bakanımız mustafa demir, japonya'da meydana gelen felaketler üzerine yorum yapmış: "japonlar yapıyorsa biz daha iyisini yaparız, buna herkes inansın."

böyle bir cümle kurmak normal insana nasip olmaz, söyleyeyim. alkolle banyo yapmış, halüsinojenin allahını almış insan bile bunu söylemeden önce bir düşünür. sayın bakanımız konuşmaya başlamadan önce ne yaptı, nasıl bir ruh halindeydi, çok merak ediyorum. merak ederken baktım biraz, ilk kendini bilmezliği değilmiş bu. 2009'da giresun'da meydana gelen sel sonucunda bölge kendisi tarafından önce afet bölgesi ilan edilmiş, bir gün sonra durum değişmiş. "bizi bunlar yönetiyor" diye galeyana gelecek değilim, daha ziyade endişelendim bakanımız için. bir doktora falan mı götürseler acaba, bilemedim.

japonya'nın durumu için cidden üzüldüm bu arada. herhangi bir yerde olan olay beni bu kadar üzmüyor, açıkça söyleyeyim. hümanizmle alakam yok zaten. haiti'de deprem olduğunda mesela o kadar da ilgilenmedim. insan minsan demiyorum, japonya için ayrımcılık yapıyorum çünkü onlar dünyanın açık ara en fantastik halkı. tüm tuhaflıklarıyla kültürel mozaik dediğimiz şeyi en fazla renklendiren bu insanların başına kötü bir şey gelmesi beni üzüyor. kendilerini "yürü be çapon!" nidalarıyla destekliyorum şu anda, aslanlarım bir yıla kalmaz toparlarlar sanıyorum.

bugün (yani aslında dün) world day against cyber-cencorship imiş. ben bunu bilmiyormuşum. bilsem ne olacakmış, ondan da emin değilmişim ama böyle bir gün varmış. neredeyse iki haftadır kapalı olan blogger'a yasadışı yazdığım yazılara bir diğerini ekler ve digiturk'ü yedi sülalesiyle birlikte anarken bu konuya da değinmek istedim. basın özgürlüğü konusunda bile bildiğini okumaya kararlı bir ülkede yaşarken bir anlamı olur mu acaba?

o değil de, kaç gündür aklımda bir link vermek var, unutuyorum hep. bu linkte diyor ki, devletimiz ak götü kara götü meydana çıkarmak için yeni internet yasası hazırlamış. yasa her zamanki gibi yuvarlak cümlelerden, nasıl gerçekleştirileceği açıklanmayan uygulamalardan müteşekkil. yazıda geçen önemli noktalardan biri "internet sansürünün otomasyona bağlanacak olması", bir diğeri ise servis sağlayıcımızın imzalatacağı sözleşmede "kurumun belirlediği profillerin içeriğini kabul ediyor olmamız". biri standart olmak üzere dört profilden bahsediliyor ve o standart da -yine nasıl olacağı belirtilmemiş bir şekilde- genişletilip daraltılmaya açık.

sanıyorum sansürsüz internet topluluğu'nun bu konuda söyleyecekleri ve yapacakları olacak. bir fikir yürütememekle birlikte, heyecanla bekliyorum.

Hiç yorum yok: