dün gece william s. burroughs hakkında hazırlanan a man within isimli belgeseli izledim. burroughs'un aldığı tüm eğitime rağmen yıkıcı gücünü kaybetmemiş olması ve gerçekten zamanının (hatta pek çok zamanın) ötesinde bir anlayışa sahip olması en çok takdir ettiğim özelliklerinden. sadece edebiyata değil, genel olarak sanata katkısını saymıyorum bile. (shotgun art'ı tenzih ederim, bana sanattan ziyade oyun gibi gelir hep)
hayatımda, uzaktan da olsa, öyle enteresan, kolayca anlam verilemeyecek bir kişiliğin bulunmasını istiyorum. sadece kitaplarıyla da olur, varlığı yeter. ne var ki küçükleri muzır neşriyattan korumaya and içmiş bir kısım kendini bilmez, burroughs'un yumuşak makine isimli kitabı için sel yayıncılık'a soruşturma açtı. burroughs toplumsal değerlerimize uymayan görüşler sunuyormuş, kitabında konu bütünlüğü yokmuş (breh breh! edebiyat eleştirmeni kesildiler bir de başımıza!), okuyucu haznesine bir faydası olmayacakmış. neredeyse bir haftalık bir haber olduğu için fazla kurcalamıyorum, zaten okumuş, sindirmiş, kendi yorumunuzu getirmişsinizdir çoktan.
ama kuruma bir soru sormak istiyorum: sana ne?
geçenlerde benzer bir sansür sürecinden de bahsetmiştim, bu aralar üzerinde çalışmalar yapılıyor. hatta 15 mayıs'ta, saat 14.00'da taksim'deyiz. beklerim. malumunuz, 22 ağustos'ta filtreleneceğiz. uzunca bir süredir de btk içinde toplanmış kendini bilmezler ve başka işleri yokmuş gibi tib'e site şikayet eden, kendi filtrelerini koymaktan aciz kifayetsizler sayesinde ülkemizde onbinlerce web sitesine erişemiyoruz. nihayetinde, 22 ağustos'ta yasakladıkları sitelere girmemizi suç sayacak, kendi isteklerine göre daha kolay sansür koyacak, ciddi ciddi "interneti kapatma düğmesi"ne sahip olacaklar. tabii kelime bazında yasaklamaları da mutlaka duymuş ve bol bol gülmüşsünüzdür. ben de güldüm biraz. ama gülünecek aşamayı çoktan geçtik. bu devletin "buralar benim at koşturma alanım, istediğim yerini açar, istediğimi kaparım" anlayışından gına geldi.
ve bu aralar en sevdiğim soruyu yine soruyorum: sana ne?
bu arada devletimiz nikahsız birlikte yaşamaya da savaş açmış bulunuyor. şimdilik sadece nikaha davet ediliyoruz ama bir gün taşlanabiliriz de, haberiniz olsun.
toplumsal yozlaşma falan diyorlar da... eh evet, sana ne?
bir hafta kadar önce okuduğum bir haber kanımı dondurdu desem yeridir. 13 yaşındaki öğrenciye, erkeklerle gezdiği gerekçesiyle zorla gebelik testi yapılmış. eh be dangalak okul müdürü, sana mı kaldı öğrencinin namusunu bu kadar aşağılayıcı bir şekilde test etmek? sana mı kaldı ailesine haber vermeden veya danışmadan kızı zan altında bırakmak? onunla ailesi ilgilenemez mi? sana ne?
herkes namus bekçisi kesildi başımıza anasını satayım! arkadaşım yazmıştı, aynen alıntılıyorum: "dinen haram olan her şeyin hukuken suç haline gelmeye başladığının farkında mısınız? alkol, sigara, porno..." burroughs örneğinden yola çıkarak diyebilrim ki, bunu eşcinsellik de takip edecek. hali hazırda toplum içinde heteroseksüel olmamıza bile karışılırken...
bazıları da "bu halka müstehak" diyor, akp'ye oy verenlere veya referandum'da evet diyenlere "memnun musunuz?" diye soruyor. evet, memnunlar. sansürden, ahlak bekçiliğinden, toplumsal bölünmeden ve giderek artan öfkeden memnunlar. onların hayat görüşü bu ve bizim görüşümüz onlara ters. bizimle birlikte yaşayıp kendi işlerine bakmak yerine, düşüncelerimizi yok etmeye çalışmak onların temel amacı. özgürlük konusundaki fikirlerimiz taban tabana zıt. ve ben hala haksızlığa uğradıkları durumda onların yanında olacağımı söyleyebiliyorum.
ama durum fikir çarpıştırmak olunca, onlar benim en büyük düşmanım. "onlar" diyerek ötekileştirmekten de hiç çekinmiyorum.
istersem sokakta veya otobüste erkek arkadaşımı öperim. sana ne? kafanı çevir ve bakma!
reşit olmuş bir birey olarak alkol alırım. sana ne? alkollüyken başkasına zarar verirsem, o zaman suçla ve cezalardır beni!
erkeklerle dolaşır, öpüşür, koklaşır, gecemi başka bir erkeğin evinde geçiririm. sana ne? senin evine mi misafir oluyorum?
eşcinsel olur, erkeklerle ve kızlarla istediğim gibi sevişirim. sana ne? sana mı kaldı benim cinsel tercihimi yargılamak?
ister evlenirim, ister evlenmem. sana ne? senin kayıtların altına alınmadan da sevebilirim ben ve bu seni ilgilendirmez!
pornoma dokunma. bu ben ve elim arasında bir mesele. sana ne? ben bir yetişkinim, izlediğim kişiler yetişkin ve benim izlemem için pozisyondan pozisyona koşuyorlar. ben senin adnan oktar izleyip aptal gibi "kedi canını" esprileri yapmana karışıyor muyum?
evrim hakkında bilgi almam neden seni bu kadar geriyor be dangalak? sana ne? sen inanmıyorsun diye ben neden richard dawkins'in sitesine giremiyorum? millet yaradılışa olan inancını kaybedecek diye mi korkuyorsun?
bırak çocuklarımı nasıl yetiştireceğime ben karar vereyim. onları alkolden, pornodan, muzır neşriyattan, sigaradan korumak, ahlak kurallarına göre yetiştirmek benim görevim. ailemden sana ne? yeterli eğitim kaynağı sağlıyormuşsun gibi çocuğumun geleceğine de göz diktin. önce eğitim sistemini adam et sen!
ister tesettüre girer, ister bikiniyle sokağa çıkarım. sana ne? sen nefsine hakim olamıyorsun diye neden ben örtünmek zorunda olayım? ayrıca sana mı kaldı benim başörtümü savunmak, bunu siyasi malzeme olarak kullanmak?
istediğim her şeye istediğim gibi inanırım. sana ne? ben sana örümcek beyinli demiyorsam sen de bana dinsiz ahlaksız diyemezsin! ve ben sana örümcek beyinli demek istemiyorum, yeter ki kendi işine bak ve bana karışma!
bir kadın olarak istediğim yerde çalışırım. sana ne? beni çalıştığım ve sana bağımlı olmadığım için yargılayamazsın!
çocuğuma din eğitimi vermek istersem veririm. sana ne? dini zorunlu ders yapıp benim çocuğuma dua öğretmek ne demek?
william burroughs şükran günü duasında "thanks for a country where nobody's allowed to mind their own business" diyor. bu ve yüzlerce başka şey için teşekkür ederim. bu ülkeyi yaşanmaz hale getirmeden rahat etmeyecek herkese, beni umut gibi saçma bir düşünceden kurtardıkları için teşekkür ederim.
3 yorum:
''İnançsız'' bir insanın adil olması beklenemez.
Yazına bir kez daha göz atmak ister misin?Bu musun sen gerçekten?Özgürlük, senin için bu sıraladıklarından mı ibaret?
''on üç yaşındaki kızın başına gelenler'' haberi kanını donduruyor ise, bayağı bi seçicisin haber alma hususunda(klişelikten ölüyor).Çünkü bu ülkede on üç yaş ve altı kız ya da erkek çocuklarının başına kanı dondurucu neler geliyor bi bilsen!
Diyelim, sen bir yetişkinsin ve evet dilediğin kadar sigara içer,alkol alır ve porno izlersin.
Ama aynı zamanda sen bir yetişkinsen eğer ve bedenin sana aitse,istediğin kadar uyuşturucu da alabilir,sokağın ortasında (iki yetişkin de razı)çiftleşebilir,hatta tercih meselesi ''sana ne'',çocuk pornosu da izleyebilirsin,(daha da abartabilirim ama kanım donabilir!)Bunları da eklemen gerekmez miydi?
Çok bilmiş,klişeler tanrıçası yazarımız;tiyatroda sakız çiğnenmeyeceğini bilecek kadar mı adab-ı muaşeretiniz?
Bu yazıyı yazan sen değil misin?Sen de varsın ,yazın da var ve senin gibi düşünsün,düşünmesin herkese de açık,eee?
Sen,hangi dini inancına bağlılığından örtünen arkadaşının özgürlüğü için yazı yazdın ya da yürüyüşe katıldın?Okumak onların da hakkı diye gösteri yaptın?
O kadar basmakalıpsın ki tesettürün yanına bikiniyi koyuyorsun.E bilmiyorsun bari öğren. Fena mı ne diye din derslerini de kaldırıyorsun.Çocuğun da öğrensin ama inanıp inanmamak ona kalmış(bir de maalesef sana).Hiç değilse senin gibi bikini -tesettür diye saçmalamaz.Ama yooo İnci Vardar'ın çocukları porno izleyebilsin yeter, sana ne!Okullarda hala türk bayrağımız; kurtuluş savaşında kanımıza yansıyan ay ve yıldızla zuhur buldu diye anlatılıyor,buna niye itiraz etmiyorsun be dangalak?Bu da saçmasapan değil mi?
Sen nasıl bir kadınsın ki(eğer dişiysen)pornoyu savunuyorsun?Yahu hangi porno filminde bir kadını mutlu ve halinden memnun görebildin?Sen porno filminde gördüklerini mi yaşıyorsun sevişirken.Gerçek hayatta öyle mi seks?Çocuğun böyle mi öğrensin sevişmeyi?Kadına o gözle mi baksın,(yatakta seks işçisi)
Bence sen o ezik umutlarını al ve bu ülkeyi terket.Ve lütfen,sakın çocuk yapma!
çocuk pornosu ve çocukların başına gelen diğer korkunç şeyleri (sadece sokakta mendil satıyor olması da dahil) savunduğumu nasıl düşünebiliyorsun? bir çocuğa porno izletmekten nasıl bahsedebiliyorsun? "mesela üniversitede derse sakızla girince öğretmen uyarıyor, derste yemek yemenin ve sigara içmenin yasak olması gibi bir durum. peki o kadar önemli mi? bilmiyorum." cümlesini nasıl "tiyatroda sakın çiğnenmemelidir" olarak algılayabiliyorsun? ben de bunları anlamıyorum gerçekten. iki insanın aynı yazıyı bu kadar farklı algılaması çok tuhaf.
Başka bir Adsız Adsız'a der ki;
Pornografiyi çirkin ve zararlı bulabilirsiniz, bunu tartışmaya açabilir, toplumu bilinçlendirmek adına demokrasi çerçevesinde bir takım girişimlerde bulunabilirsiniz. Ama böyle tepeden inme yöntemlerle, dayatmacı bir tarz kullanıldığında akıllarda ister istemez çirkin ve zararlı bulmak mı, günah ve yasak kılmak mı önermeleri oluşuyor ve toplumun bir kesiminde kanımca haklı bir tepki oluşuyor. Yazarın üslubunu ben de hiç beğenmedim, bu konu bu kadar berbat bir şekilde ortaya konulabilirdi. Ama sizin yorumunuza baktığımda da aynı yıkıcı, sivri üslubu görüyorum. Yazara çocuk yapmamayı önermişsiniz(!) ama bu yaklaşım ve zihniyetle siz de çocuklarınıza iyi bir gelecek bırakma beklentisi içerisindeyseniz, korkarım fena halde yanılıyorsunuz.
Yorum Gönder