22 Eylül 2007 Cumartesi

oha lan...

en son 2005'te birinden hoşlanmışım. onu da sadece çekici bulduğumu yazmışım ama inkar mekanizması herhalde. diğerleri için hiçbir şey yazmadım zira. yazı bu. 26.09.05 tarihli. vay be. duygusuz mu olmuşum nedir... bir de kimdi bu acaba? merak ettim şimdi. neyse...



went too fast i'm out of luck and i don't even give a fuck...

yasam kalitesi diye bir sey var... düsüyormus bazen, hastalaninca falan... düsünce rahatsiz olurmus insanlar... ben çok kaliteli bir yasamim... kafam düstü ama... kullanilmaz duruma getirdim saga sola çarparak... buldugum her yere kafa atabilirim ve ardindan ne duruma gelecegim umrumda degil...

kafamin bir kösesinde "promiscuous" kelimes yanip sönüyor... nihai amacin nedir? hiçbir fikrim yok... kafami omzuna yaslayip uyumak isteyebilirdim ama simdi dudaklarini isirmayi tercih ediyorum... ve sonrasi umrumda degil... sadece beni arayip yasam kalitemle oynamaya çalismaman gerek... sevgili istemiyorum... sevmeye çalismak da istemiyorum... öyle özelliklerimi çöpe attim... yasam kalitem tavan yapti ve medikal açidan benden sagliklisi yok... canim medikal cicim medikal... yazdikça yazasim geliyor senin üzerine... birkaç tane de referans oturtmak istiyorum çevrene...

sevecen sarkilardan etkilenmeyi de engelleyemiyorum... engellemeye çalismadim aslinda hiç... saçma geliyor sadece... içimde bir seyler "kos çabuk, bul birini ve asik ol" diyor ama dinlemiyorum onu... son zamanlarda en çekici buldugum kisi kendimde sevmedigim özellikleri tasiyor... bunun disinda fazla tanimiyorum da onu... o farkliliklari görürmüs, ben benzerlikleri görüyorum... ama gördügüm benzerlikler sadece kötü olanlar... sahane! onu da ancak "çekici" bulabiliyorum, bu da ayri bir güzellik... insan hoslanir, sever, asik olur, ask acisi çeker... ben çekmem... neymis nihai amaç? yeniden kafamda neon isiklariyla yanip sönmeye basladi "promiscuous"... but who cares anyway?

böyle olmaz diyorlar... yorgunsun, çok çalisiyorsun diyorlar... biraz dinlen diyorlar... sen robot degilsin diyorlar... ben de bir sey demiyorum... cevap vermeye deger mi? belki... ben degerlerimi çöpe attim ama... menkul kiymetler yaptim kendilerinden... makul sandilar bunu... çevreme bakinca yasadigim hayatin makul olmadigini gördüm... kalitesi düsükmüs... ilaç brosürü gibi göründü gözüme... ne kadar da seviyorlar bu tanimi...

patlama degil bu, hiçbir sey degil... neden bunca zamandir hiçbir sey yazmadigimi düsünüp biraz zirvalamaya karar verdim, hepsi bu... yeniden konusmaya baslayacagim anlamina gelmiyor... birkaç kisiyle dans, birkaç küçük mutluluk, biraz tatmin... neseli davranislar... her sey normal... gülümsemem yeter... kelimeleri paylasmaya gerek yok... konusmak harf israfindan baska bir sey degil... bilineneleri seslendirmeye gerek yok... kimsenin birbirini dinlemeye ihtiyaci yok... hiçbir sey yok ve her sey etrafa dagilmis sekilde var... toparlamak gerekebilir bir ara...

masanin üzerinde duran bir kretuarla birbirinize bakmaniz tehlikelidir. biz buna kesisme diyoruz, ki kendisi gerçek kesiklerle sonuçlanabilir... aslinda günlerdir de düsünüyorum bunu ama zaten kolumda üç tane var... bunlar bile saçmalikken daha fazlasi delilik bile olabilir... oysa ben çok akilliyim... o gördü çizgileri... konu bizi oraya getirmisti... üstelik konusulmuyordu bile... sadece bir konuydu o çünkü bir ara soyunulacakti bir sekilde... bir sekilde görülecekti hepsi... daha önceki bir konusmadan gelen bir konuydu... dokundu... görmek istedi... nedenini sordu... ihtiyacim oldugunu söyledim... böyle ihtiyaç mi olurmus? belki de olurmus...

Hiç yorum yok: